Çocuksuz geçen son iki günümü kıyı şeridinde geçirdim.
Balıkçı ağabeylerin ikram ettiği çay ilaç gibi geldi.
Pazar sabahları artık klasik olarak Nuga'dan mısır unlu poğaça soframızda yerini alır oldu.
Sevgili ile yapılan güzel bir kahvaltı sonrası düştük yollara.
Kendimizi bu seferde Anadolu tarafının Karedeniz kıyılarında bulduk.
Dalgalar kıyıyı döverken ben çocuklar gibi çığlıklar atıyordum sevinçten:)
Sevgili "gidelim" demese ben saatlerce dalgaların kıyı ile buluşup ayrılmalarını izlerdim.
Kendimizi orman yolunda bulduk.
Sevgili "nereye gidiyoruz?" dediğinde "ya nasip, Yol bizi nereye götürürse..." dedim.
Hem cumartesi günü hemde pazar günü 3. köprünün iki ayağını gördüm.
İnanılmaz üzüldüm.
Bizden sonraki nesilleri düşünmeden bencilce zevklerimiz, hırslarımız uğruna ağaçları katletmenin yarın mahşerde hesabı sorulacaktır. Yolu genişletmek için yapılan çalışmalarda yüzlerce ağaç köklerinden sökülmüş yol kenarında diğer ağaçların üzerine yıkılmış halde bekliyordu.Yazıktır, günahtır!!! madem katlettiniz hiç olmazsa diğer ağaçlara zarar vermesini önleyin kaldırın.
Ben hakkımı helal etmiyorum!!!
Bu üzücü manzara eşliğinde Anadolu kavağına ulaştık. Kale dibinde bir çay içmekti niyetimiz otopark sorunu yaşadık yine indik kıyıya.
Sevgili balık tutmaya çalışırken ben tekrar dalgalar arasında İncesaz'ın "kalbimdeki deniz" şarkısı eşliğinde kaybolup gittim...
İkindi üzeri tekrar kürkçü dükkanına dönen tilkiler gibi döndük kendi sahilimize -tapusunu bize vermişler gibi-
Akşam yemeğini de sahilde sevgili ile yedikten sonra döndük evimize.
Bu sabahta sağ salim çocuklar döndüler şükür. Onlara güzel bir kahvaltı sofrası hazırlayıp tatilleri hakkında konuştuk biraz.
Allah çocuklarımızın acısını yaşatmasın
Hayat onlarla güzel:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder