30 Mart 2012 Cuma

Erenköy Ruh Hastanesine Yolum Düştü...




Hani genelde psikolojik sorunlarda "çocukluğuna inmeli" derler ya
İniyorum çocukluğuma ve başlıyorum anlatmaya

Ailemin ilk çocuğu olarak gelmişim dünyaya
Biraz nazlı büyütülmüşüm
Yada ben öyle büyütüldüğüme kendimi inandırmışım:)
Kendimi bildim bileli gözü sulu biriydim
Yıllar sonra babamı gören öğretmenimin sorduğu ilk soru "hala çok ağlıyor mu?" olmuş
Emin olabilirsiniz hocam, bıraktığınız gibiyim hala, demek isterdim:)
Gençlik yıllarımda yazın gittiğimiz yaylada komşularımızdan biri benim çok fazla ağladığımı görünce anneme "bu kızı bir doktora gösterin" dediğini hatırlıyorum
Durumum vahimmiş anlayacağınız:)

Yıllar içerisinde bir çok şey yaşadım
Bazen çok mutlu olup bulutlara yoldaş oldum
Bazende indim dipsiz karanlık kuyulara
Bir yüksekte bir dipte gidip gelmekle geçti hayatım
Hiç bir şeyin ortası olmadı bende
İki uçta yaşadım hep
Zaman zaman ortalarda oldum o zamanlarda dengem şaştı
Ortada yaşamak nasıl bir şeydir öğrenemedim
Belkide öğrenmeyi istemedim.
Bildiğim hayat uçlarda yaşanan bir hayattı bende en iyi bildiğimi yaşadım
Yoruldum
Tükendim
Yinede uçlarda yaşamaktan vazgeçmedim

Bugüne kadar bir çok yakınımın davranışlarım karşısında "delisin sen" etiketini üzerime vurmalarına sesimi çıkarmadım
Aysel Gürel'in "bana deli demelerine izin veriyorum özgürlüğümü yaşıyorum" sözünü duyduğumda çok sevdim bu görüşü
Bugüne kadar üzerime vurulan etiketleri çok fazla önemsemedim
İnsan ne olduğunu ve ne olmadığını bildiğinde dışarıdan gelen tepkiler önemini kaybediyor bir süre sonra

Hani atalarımız demiş ya "bir adama kırk gün deli dersen deli olur" vallahi haklılar
Psikolojide bu vardır
Neyse ben bugüne kadar kırk değil kırk bin kere "deli" sözünü duymuşumdur kesin:)
Sonunda geçen hafta yıllardır yaşadığım duygusal iniş çıkışlarımın sebebini öğrenmek için bir psikologa görüneyim raporumu alayım, dedim
Elbette durup durduğum yerde kalkıp psikologa gitmedim....vardı geçerli sebeplerim

Arkadaşlarım ve ben geçen Cuma Erenköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gittik
Arkadaşım nörolojiye görünmek istediği için geldi
Yoksa onun akıl sağlığı ile bir sorunu yoktu ama yanındaki arkadaş için aynı şeyi söyleyemeyeceğim:)

Erenköy Ruh hastanesi koca koca çam ağaçları arasında bir kaç binadan oluşan bir hastane
Huzurlu bir atmosfer oluşturmaya çalışmışlar ama bir kere o koca çam ağaçlarının gövdesi korku filmindeymişiz gibi hissetmemize neden oldu.
Hastanenin bazı bölümlerinde pencerelerde teller var
Yatan hastaların kaldığı bölümlerin bahçesi tellerle çevrili
Dışarıda vakit geçiren insanlara üniformalı güvenlik görevlileri eşlik ediyor
Bizim orada bulunduğumuz anda yaşlı bir hasta taburcu ediliyordu alkışlarla
Bu sahneye şahit olmak dokundu bana ve yanımdakilere
Başka bir bölümden geçerken acı acı bağıran bir erkek sesi içimizi parçaladı
Yanımdakiler en sonunda dayanamadılar "kızım sen iyi misin ne işin var burada" demeye başladılar
Bende iyi olup olmadığımı öğrenme peşindeyim zaten:)
En sonunda polikliniği bulduk kaydımızı yaptırdık.

Arkadaşlarımla sıramızı beklerken her zamanki gibi gülecek bir şeyler bulduk
Bir gün bu olur olmaz şeylere güldüğümüz için bir yerden atılacağız ya bakalım ne zaman:)
Ben gülüyorum ama dokunsalar ağlayacağım
Ağlamamak için gülüyorum bu sefer.
Arkadaşımın sırası benden önce geldi
Girdi doktor yanına ben kaldım koridorda tek başıma
Dayanamadım sevgiliyi aradım
Şahit olduğum sahneleri ve hissettiklerimi anlatmaya başladım
Adam "aaa doğruya sen bugün doktora gidecektin" diye bir kahkaha attı
Halime üzülmek yerine birde dalga geçti:)

En sonunda sıra bana geldi.
Ben daha içeri girmeden "akıllı taklidi yapmalıyım yoksa ben bu hastaneye bir hafta yatmak için gireyim bir yılda çıkabilirsem helal olsun bana" dedim.
Her zamanki güler yüzümle girdim doktorun yanına
Doktora selam verdim tebessümü yüzümden eksik etmeden...
Aynı tebessüm doktorun yüzünde de vardı
Baktı bana "gülüyorsun" dedi
Ağlamalı mıydım acaba? dedim içimden
Her zamanki halim
Neşeli bir insanım ondandır bu tebessümüm dedim
Muayene süresince doktorun ve benim yüzümden tebessüm eksik olmadı:)
O sordu ben cevapladım
Şu var mı? diyor
Hayır...
Bu var mı?
Hayır...
Olsa da sana söyler miyim hiç!
Akıllı taklidi yapmaya karar verip gitmişim yanına
En sonunda doktor "biz sizinle bir süre sonra isterseniz yeniden görüşelim şuan normalsiniz" dedi
Aaaa hiç merak etmeyin en yakın zamanda ziyaretinize geleceğim.
Dışarıda beni bekleyen arkadaşımın durumu gerçekten vahim.Birde onu görmelisiniz..... dedim
Doktorun yanından çıkıp arkadaşlarımın yanına giderken zafer kazanmış bir ifade vardı yüzümde
Aslında oyunculuk sıfırdır bende.Bu konuda oldukça yeteneksiz biriyimdir
Ama bu sefer iyi iş çıkardım:)))

Deli raporu almak için gittim akıllı raporu alıp döndüm:)

Eskiden "delidir ne yapsa yeridir" muamelesini kabul ettiğimden özgürdüm
Şimdi özgürlüğümü "normaldir" etiketine satmış bulunuyorum
Para versem özgürlüğümü yeniden satın alabilir miyim?

19 Mart 2012 Pazartesi

Bülten Fotoğrafları

Merhabalar:)
Çok fazla koşturmaca arasında web sitemin facebook sayfasını bile doğru düzgün güncelleme yapamamış biri olarak geldim yeniden:)
Neler yaptığımı hızlıca bir anlatayım ve yeniden kaçayım

Beş gündür bir vakfın aylık yayınlanan bülteni için fotoğraf çekiyorum.
Hep sokaklardayım.
Evde olduğum zamanlarda net başında beni gören aile üyeleri isyan noktasına gelmiş durumda:))
Bunun yanı sıra sağlık sorunları
Bilgisayar başından ayrılmadığım ve kar-soğuk demeden dışarılarda olduğum için şiddetli baş ağrıları
Ayrıca ruh doktoruna gittim:)
Doktor hikayemi arkadaşlara uzun uzun yazdım buraya da ekleyeceğim en yakın zamanda.
Babannemin sağlığı kötüleşmiş yoğun bakıma almışlar.
Memlekete gidip gitmeme kararı vermeye çalışıyorum
Yarın arkadaşım ameliyat olacak yanında kalacağıma söz vermiştim 
Diğer yandan memlekete gitme kararıyla arkadaşımı yarı yolda bırakma hali
Ev-çocuklar-iş-arkadaşlar hepsine yetişmeye çalışmaktan zaman zaman tükenmişlik sendromu yaşıyorum:)
Elhamdulillah bunları yapabilecek sağlığım var diyorum normale dönüyorum:)

 Bu fotoğrafların hikayesi traji komik....Bülten için iş ahlakı ile ilgili istenen fotoğraflar için bu iki örnek benzeri
3-5 fotoğraf çekip gönderdim.Bu fotoğrafları gören arkadaşım benim bunları örnek olarak gönderdiğimi düşünüyor. Akşama kadar bekliyorlar benden ses çıkmayınca istedikleri fotoğrafları çekemediğim düşünülüyor ve makaleyi fotoğrafsız bültene yerleştiriyorlar.
 Fotoğrafların bana ait olduklarını öğrendiklerinde saat bir hayli geç olmuştu ve artık tasarımcı sanırım sil baştan bülteni tasarlamaya zaman ayırmak istemedi (haklı olarak) ve fotoğraflar yazıda kullanılmadı:))

Düzeltme; bir kaç dakika öncesine kadar kullanılmadı diye bildiğim fotoğrafların son anda taslağa yerleştirildiğini öğrendim.Bu habere çok sevindim çünkü şu iki elin sahibini fotoğrafa ikna edinceye kadar canım çıkmıştı:)))

Bültenin kapak fotoğrafını eski fotoğraflarımdan gönderdim çözünürlüğü çok iyi değil umarım sıkıntı yaşatmaz diye dua ederek:)
Diğer iki makale içinde tam boy çektiğim fotoğraflar kullanılıyor.

Yıllar önce aşkla yola çıkmış basit 2. el bir makine ile fotoğraf çekmeye başlamıştım.
Bugün yaşadıklarıma baktığımda her anı bana mutluluk veren değeri hiç bir şeyle ölçülemeyecek güzellikler yaşadığımı görüyorum... elhamdulillah.


Bunlarda bu koşturma arasında verdiğim molalardan kalanlar....

İşte hayat şimdilerde benim için böyle akıp gidiyor.

Sevgilerimle

6 Mart 2012 Salı

Bağlantı sorunu....

 Günlerdir internetle arama kara kediler girdi
Daha doğrusu kablo net girdi demeli:)
Şu 5 fotoğrafı eklemek tamı tamına 40 dakika sürdü.Bir sayfa açmaya çalışsam en az 2 dakika bekliyorum.Bir haller var yine bakalım ne olacak bu bağlantı sorunu....
Bu sebeple internetten olabildiği kadar uzağım.Fotoğraf paylaşamıyorum, yorum yapamıyorum,Sayfaları ziyaret edemiyorum affola...

Bu aralar hayatımdaki sabit kelime "sorun" her tarafımdan sarıp sarmalamışlar:)
Daha öncekiler gibi bugünlerde gelip geçecek elbet.
Mevla çaresiz dertler içinde bırakmasın bizi.Ufak tefek sorunlar bir şekilde üstesinden geliniyor...

Geleyim fotoğraflara

Cuma günü sadık dostum Melike ile İstinye de buluştuk.Önce Atatürk arboretumuna gittik.İkimizde kafa dağıtmak istiyorduk.Ormanın sessizliğinde huzuru yudumladık.O sessizliği bizim kahkahalarla bozduk:)






Dünyaya yemek yemek için gönderildiğine inanan arkadaşımı Bahçeköy de bulunan Fatih Çeşmesine götürdüm.
Yediğimiz börek ve menemen olmasına rağmen yüzümüzde ki ifadeden dünyanın en lezzetli yemeğini yediğimiz düşünülebilirdi.




Yemekten sonra çaylarımızı aldık şöminenin başına geçtik.Aman Allah'ım nasıl güzel bir keyif anlatamam.
Lokantanın ziyaretçileri artmaya başlayınca keyfimizi kesip kalktık....
 Fatih Çeşmesinin sahibi çok güler yüzlü bir abi.Ne zaman gitsem güler yüzle ilgileniyorlar. Garsonlar da oldukça samimi ve güler yüzlü.

O akşam kalabalık bir grup rezervasyon yaptırmıştı.Yanda görülen salatalar bu grup için ön hazırlıktı.

Ormanın içinde huzurlu geçen saatlerden sonra İstanbul'un yoğun akşam trafiğinde kendimizi bulduk.Anadolu yakasına geçince birde salep içmeye sahile gittik.
Son günlerde yaptığım en keyifli şeylerden biriydi bu gezi...

 Tekrar yorumlara cevap veremediğim için özür diliyorum.
Yorum bırakan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
İnternet ve diğer sorunlardan kurtulur kurtulmaz yeniden paylaşımlara devam edeceğim inşallah.

Selam ve sevgilerimle....