24 Kasım 2011 Perşembe

Güzel yürekli arkadaşlarım

 Hani hayatınızdaki bazı insanları anlatmaya yetecek kelimeler bulamazsınız ya,
Melike benim için onlardan biri
Bütün maskelerimi çıkarıyorum yanında
Yargılayabilir,
Eleştirebilir,
Kızabilir,
Hiç önemli değil
Adı, dost
Adı, can
Ne yaparsa yapsın ondan gelen herşey kabulümdür.
Tabi kavgasız gürültüsüz kabulleneceğim anlamına gelmemeli bu:)
Fikir uyuşmazlığı yaşadığımız anlarda fena tartışırız
İkimizde güçlü karaktere sahip zor kadınlarız 

Gizli kaçamaklarımın suç ortağıdır.
Dünyaya yemek yemek için geldiğinden genelde lezzetiyle, güzelliğiyle bizi doyuracak mekanlardır kaçış yerlerimiz.

 Çok iyi bir dosttur
Yarı yolda bırakmaz sevdiğini.
Engelleri birlikte aşar.
Mutlu anların eğlenceli yol arkadaşı
Kederli günlerin sığınağıdır...

Son üç yıla biz bir çok güzel hatıra sığdırdık birlikte.
Şarkılara anlamlar kattık,
Bir filme gözümüzden yaşlar gelene kadar güldük bazen
Bazende hayatın getirdiği zorluklar karşısında ağladık, hüzünlendik birlikte.
Her birlikteliği "iyi ki varsın/varsınız" sözleriyle bitirdik.

Sen hep böyle kal "zor kadın"
Sen hep böyle "çilek" kokusuyla bana tatlı esintiler getir
Bu "yorgun gemi"nin fırtınalardan kaçıp sığındığı liman ol her daim
Ve ömrümün sonuna kadar en sadık "yol arkadaşım" olasın inşallah (amiiiiiin) :))


 Bana kendimi iyi hissettiren bu güzel insanın varlığı bana verilmiş muhteşem hediyelerden biri.
Arada birbirimize gıcık olsakda iyi ki varız, iyi ki yolumuz birleşmiş:)

 Gelde bu manzarayı kıskanma! 
Mutlu yıllar sevdiceğim
Hep gülsün yüzün

İyi ki doğmuşsun yoksa ben sensiz ne yapardım:))

 Doğum günü yemeğinden sonra yine üçümüz kalktık İnce Saz konserine gittik ruhumuzu da besledik:)

 Konser gerçekten muhteşemdi

Dilek Türkan sahnede bir harika
Sesi su gibi akıyor insanın yüreğine.
Seviyorum sizi canlar
İyi ki varsınız:)

23 Kasım 2011 Çarşamba

Sonbahar renkleriyle Atatürk Arboretumu

Yıllar önce bir arkadaşım sormuştu "Ayşegül kendisini kötü hissettiğinde onu nerelerde buluruz?" diye
Sahil kenarında bulma olasılığınız yüksek demiştim.
Dizimden ameliyat olduğum 2003 yılında ameliyattan sonraki 3. gün canım fena halde sıkılınca ben ayağımın durumunu hiçe sayıp evden çıkmış kendimi sahil kenarında bulmuştum:)
Tabi atalarımızın bir sözü var "akılsız başın cezasını ayaklar çeker" diye
Benimde öyle bir durumda kalkıp sahile gitmemin cezasını ayaklarım çekmiş bir haftada iyileşirsin dedikleri ameliyattan sonra tam 1 ay ayağa kalkamamıştım:)

2005 yılından sonra ise ruhumun daraldığı zamanlarda sığındığım-kaçtığım yer Eyüp Sultan oldu...
Özellikle sabah namazlarında giderdim.

Bu yıl Atatürk Arboretumunu keşfettiğimden beri Arboretuma kaçıyorum
Sessiz sakin
Huzurlu bir atmosfer sunuyor bana.
Çok fazla insanın olmaması
Kuş sesleri arasında,
Doğanın kucağında kendimle kalmak iyi geliyor ruhuma.

Geçen hafta genelde evde vakit geçirdiğim için sıkılmış, bunalmıştım.
Bu hafta bana iyi gelecek şeylerle uğraşıyorum.
Dün yine arboretuma kaçtım
Doğa, en sevdiğim renkleri sundu ruhuma şifa niyetine...

Daha fazla lafı uzatmadan fotoğraflarla gezinin detaylarını paylaşayım....






















Alacakaranlık Efsanesi


Dün ailenin bütün fertlerinin kendine göre bir programı vardı.
Ben dışarı çıkıp Üsküdar da gün batımını seyretmeyi planlamışken kendimi Kartal civarlarında buldum.
Kartal civarındaki işlerimi bitirip eve döndüğümde akşam ezanı çoktaan okunmuştu.
Tam kapıda benim ufaklıkla karşılaştık.
Babası eski iş arkadaşlarıyla aylık rutin buluşmalarından birini gerçekleştirip eğleniyorlardı.
Abisi arkadaşlarıyla önce ders sonra stüdyoda toplanmıştı.
Hadi gel bizde anne-oğul birlikte takılalım, dedim
Biraz gönülsüzce de olsa kabul etti beyimiz
Çıktık anne-oğul gittik sinemaya...
Cumartesi akşamı caz konseri sonrası gitmeyi planladığım filmi oğlumla izleyeyim istedim.
Sinema öncesi yemek ısmarlayacağıma söz vermiş olsam da maalesef yemeğe ayıracak vaktimiz yoktu.
Aldık mısırımızı ve kolalarımızı girdik salona.

Alacakaranlık efsanesi; şafak vakti-1'e gittik.

Bella bu bölümde evleniyor
Kavuşuyor yakışıklı Edward'ına
Bir düğün sahnesi var offf offf büyüleyici bir atmosfer
Hele Bella'nın bir gelinliği var muhteşem....
İnanılmaz zarif (bana göre)
Gelinliğin önü çok sade ama sırt bölümü nefis,
Bizler düğünlerimizde abartı bir saç ve makyajı tercih ederken yabancıların sadelikten yana yapmış oldukları seçimlerini de seviyorum.
Nikah ve akşam eğlence faslını bitirip balayına giderlerken Bella'nın giydiği elbise de çok sade ve şıktı.
Gelinlik ve elbise seçimi bence çok zarifti.

Balayı için seçilen ada dünyada böyle bir yer var mı? dedirtiyor insana, o kadar güzel, nefes kesici bir yer
Kaldıkları evin bir manzarası var
Aman Allah'ım!! insanın sonsuza kadar yaşamak isteyeceği bir yer
Filmin devamını hiç izlemesem de olurdu 
O Cennet gibi adanın her metre karesini çekip film niyetine gösterseler çok güzel olurdu vallahi:)

Filmi anlatmayım daha fazla
Bu seriyi okuyanlar veya daha önceki filmleri izleyenler eminim kaçırmadan izleyeceklerdir.
Daha önceki bölümleri izlemeden gitmek anlamsız olur 

13+ ama bence bu yaştaki bir çocuğu alıp gidilecek bir film değil.
Bu çocuk benden çok çekiyor
Önce kitap aldırıyorum
Sonra alıp böyle bir filme götürüyorum.
Allah sonunu hayır etsin:))


Bugünde İstanbul bana kollarını açmıştı.
Huzur dolu, çok keyifli bir gün yaşattı bana.
Onuda yarına nasipse paylaşacağım:)

Güzellikleri paylaşmak dileğiyle...

21 Kasım 2011 Pazartesi

Bir Kitap (gizli anların yolcusu) Bir Müzik ( Önder Foçan )

 Geçen hafta perşembe günü benim küçük oğlum okul arkadaşlarıyla kitap fuarına gittiler.
Gitmeden ve gittikten sonra ısrarla bir kitap isteyip istemediğimi sorunca 3. ciltlik bir kitap istedim
Fuarda çok satanlar listesinin uzun bir süre ilk sıralarında yer alan bu kitap maalesef yokmuş.
Benim ki hala ısrarla başka bir kitap söyle diye arayınca
D&R sayfasına girdim.
İlk sırada gördüğüm Ayşe Kulin'in yeni kitabını istedim.
Bulmuş ve almış....

Kitabı hemen o akşam okumaya başladım.
Sayfalar ilerledikçe ben nasıl böyle bir kitabı 13 yaşındaki bir çocuktan isteyebildim, diye kendime şaşırarak okudum.
Vallahi kitap hakkında hiç bir yorum okumadım.
Arka kapakta yer alan yazıda ki bir cümle sebebiyle bu kitabı istemiştim.
İçeriği hakkında en ufak bir bilgim yoktu

Perşembe akşamı başladığım Ayşe Kulin imzası taşıyan "gizli anların yolcusu" adlı kitabı cumartesi sabahın ilk saatlerinde bitirdim.

Melike ile okuduğum kitap hakkında sohbet ederken ilk kez Ayşe Kulin okuduğumu söylediğimde şaşırdı.
Daha sonra yüzünde bir şeyler düşünüyor ifadesi varken beni dinliyor gibi yaptı ama aklının benim dışımda bir yerlerde olduğu belli oluyordu:)
Ben anlatmaya devam ederken "okudun ya sen." dedi
O zaman hatırladım "Adı Aylin" adlı kitabını okuduğumu:)
Ve Melike'nin aklının nerede olduğuda anlaşıldı....
Ama kitabı Banu'dan almıştım hatırlamam normal.

Kitabın ilk 100 sayfası benim sınırlarımı bir hayli zorlayacak müstehcen bir şekilde yazılmıştı.
Melike'ye bir sayfa açtım.
En son paragrafı okumasını istedim.
Okudukça gözleri büyüdü "I my god" diyerek okurken onu izleyen ben fena halde güldüm:)
Okuduğu paragrafı bitiren Melike baktı bana "sen bu kitabımı aldırdın çocuğa!?" dedi şaşkın ifadesini yüzünde koruyarak:)
Aynı savunmayı ona da yaptım
İçerik hakkında bilgim yoktu diye:)

İnsanları seçimlerinden dolayı yargılamadığımı söylerdim hep
Hayır, yargılıyormuşum
Hemde en alasından.
Ayşe Kulin bu romanında tabularımızı yıkmayı deniyor
Başkasını bilemem ama benim tabularımın sarsıldığını fakat hala yıkılmadığını söylemeliyim
Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum

Ben böyle bir aşkı kabullenmekte güçlük çektiğimden olsa gerek bu kitabı okurken ruhum çok yoruldu.

Kurgusu kesinlikle çok iyi bir kitap
Arka kapakta yazıldığı gibi, anlamakta zorlandığınız, yargılamakta ısrar ettiğiniz bir konunun üzerine gidilmiş 
İktidara, siyasete laf atmış yazar,
Hafızlara, hocalara, cemaatlere göndermeler yapmış yer yer
Aslında bir çok kesime küçükte olsa dokunulmuş kitapta:)
Ben her şeye rağmen beğendim kitabı.

Şuan eşim okuyor
Daha sonra Melike okuyacak
Öyle bir anlatmışım ki Melike "kızım var ya acayip meraklandırdın beni" diyor
Ayşe Kulin'den kitabın gelirinden küçük bir pay mı istesem diye takılıyorum:)


 Kitabı cumartesi sabah bitirdiğimde üzerimden tonlarca ağırlık geçmiş hissi vardı yüreğimde.
Tabi bu yorgunluk sadece kitaba yüklenemeyecek kadar ağırdı.
Geçen hafta benim için genel olarak yorucuydu.
Ruhumu dinlendirmem gerekiyordu.
O akşam Emel Sayın konserine giden kızlara katılmadım malum sebeplerden dolayı.
Bende kalktım tek başıma Caz konserine gittim.



İyi ki gitmişim
Ney sesi ruha şifa olup yankılanıyordu salonda.
İtiraf  ediyorum konser başladığında Ney'i görünce çok şaşırdım.
Gurup Türk bestelerini caz disipliniyle yorumlamıştı.
Ruhumu müziğe bıraktım.
Başımı koltuğa yasladım, dalıp gittim çook uzaklara.
Konser çıkışında kendimi çok iyi hissediyordum.
Merakla beklediğim filmin vizyona girmişti konser çıkışı birde filme gideyim dedim ama her zamanki gibi telefonumun şarjı bittiği için ev ahalisini meraklandırmak istemediğimden eve döndüm.


Önder Foçan'ın müziğinden bir örnek

16 Kasım 2011 Çarşamba

Fransızca Şarkılar

Kendimi bildim bileli Fransızca şarkıları zevkle dinlemişimdir.
Son yıllarda Fransızca şarkıları dinlemekse bambaşka bir güzellik benim için.
Saatlerdir eskilerden, yenilerden bir çok şarkı dinliyorum bıkmadan....

Enrico Macias en sevdiğim sanatcılardan



Severek dinlediğim bir kaç şarkının linkini ekliyorum dinlemeyi sevenler için...









Dinlemesi oldukça keyifli bir şarkı.
Yumuşacık bir ses....

Yüreğinizden sevgi hiç eksilmesin.

Kız kıza akşam eğlencesi..

 Fotoğraf; bayram öncesi benim evdeki akşam yemeğinden

Dün akşam kızlarla bir konsere gitmek için günler öncesinden plan yaptık.
Tam akşam üzeri konser bilgisini veren arkadaşımız "kızlar üzgünüm konser haftaya salıymış ben yanlış görmüşüm" deyince aceleden yeni bir plan yaptık.
İlla müzik dinleyecektik biz:)
Yeni planımız Çamlıca yörük çadırı oldu.
Uzun yıllardır gidiyorum Yörük çadırına.
Her gün canlı müzik olması, mekanın alkolsüz hizmet vermesi onları tercih etmemde ilk sırayı alıyor.
Sahne alan sanatçıları da seviyorum ben.
Bugüne kadar dinlediklerim samimi, içten insanlar.

Kızları almak için evden geç çıktım (5 dakika)
Üçlü kadronun son üyesi arabaya bindiği an kahkaha sesleri yankılandı arabada.
Genelde radyo veya cd'den bir şarkı dinlerdik her defasında
Dün akşam kimsenin aklına şarkı dinlemek gelmedi.
Belkide nasıl olsa ilerleyen saatlerde bolca dinleyeceğiz şimdi sohbetin keyfini çıkaralım diye düşündük...

Çok keyifli, esprili, tadına doyulmaz bir gece yaşadık.
Maalesef bu güzel gecenin bir de sonu vardı
Saatler nasılda hızla akıp geçiyor öyle, demeden duramıyor insan.
22.30 da biz mekandan ayrılırken insanlar yeni yeni ısınmaya başlamış piste oyunlar oynuyorlardı.
İstemeye istemeye ayrıldık mekandan.
Ama arabada devam ettik eğlencemize:)
Giderken açmadığımız radyoyu dönerken açtık
Çalan şarkılara bağıra çağıra eşlik ettik.

Arkadaşımızı evine bıraktıktan sonra ben geri geri dar yollardan gidemeyeceğimi anlayınca bir şekilde dönerim, dediğim yolun ortasında bıraktım arabayı:)
İleri gidemiyorum kaldırım var
Arkaya gidemiyorum araba var.
Ön tarafa gidemiyorum yine araba var.
Biz Melike ile araba gülme krizine girdik.
Allah'tan çıkmaz sokaktı da araba gelmedi.
Düştüğümüz içler acısı durumu biz eğlenceye dönüştürdük.
Kaldık burada, dediğimiz anda tekrar geri geri gidecek konuma getirebildik arabayı.
Melike ile ikimiz direksiyonu kontrol ederek geri geri çıkabildik.
Gülmekten gözümden yaşlar geldi.

Gerçekten çok keyifli bir akşamdı
En yakın zamanda benzer güzellikte bir akşam geçirmenin planlarını yaptık.

Teşekkür ediyorum yüreği güzel dostlarım
İyi ki varsınız hayatımda....
Her ne kadar bana ayak uyduramasanız da (ben çok geziyorum onlar gezmiyor) uyduğumuz kadarına razıyım ben:))

Seviyorum sizi...

Yeni güzellikleri paylaşmak dileğiyle....

Selam ve sevgiler dostlar..

15 Kasım 2011 Salı

Tatil Dönüşü

Merhabalar

Bayram öncesi yoğun geçen günlerin ardından arefe günü öğlen yollara düştük. İzmit yolunda peş peşe 3 kaza ve yoğun trafiği de gören çocuklar onca yol hiç çekilmez biz tekrar dönelim evimize demeye başladılar.Bizi ikna çabaları sonuç vermeyince çaresizce kabullendiler durumu.Giderken arabada üç tane şoför vardı, yorulmadık.
Gece saat 01 civarında annemlere ulaşmıştık.
İçeriye girdiğimizde sıcacık soba yanıyordu.
Annem kahvaltı hazırlamıştı mis gibi:)
Çaylar içilirken kısa bir sohbet sonrası vurduk kafaları yattık
Sabah erkenden kalktık.
Geçen yıl bayramda yalnızdık.Kendimi çok kötü hissetmiştim.
O gün bir daha burada bayram geçirmeyeceğim, demiştim nasibimizde bu yıl her iki bayramıda şehir dışında geçirdik.Ben ve eşim bu durumdan memnun ama çocuklar isyanlarda:))
Bayram demek kalabalıkla, eş dostla geçen günler demek benim için.

Bizim memlekette (Osmaniye) bayram namazından sonra aile içi bayramlaşılır sonra hemen kurban kesimine başlanır. Son yıllara kadar küçük baş kesilirdi bizde. 1 saat sürmeden biten kesim işleminden hemen sonra mangallar yanar kebaplar yapılır.Bu sırada nasibi olan eş-dost gelir mangal başına...
Bu bayram mangal başında 25 kişiden fazlaydık.
Eğlenceli, keyifli bir bayramdı bizler için

 Bayramın ilk günü kurbanların olduğu pazara gittim. Her yer çamurdu. O çamurun içerisinde bayram sabahı üstü başı dağınık çocuklarda vardı.Çocuklar her zaman çocukluğunu yapıyor her şart ve koşulda... Gördüğüm bir çok çocuk çamuru eğlence haline getirmişti. Yüzlerinde tebessüm vardı...Benimse gördüğüm manzara karşısında içim buruktu..
 Bayramın 2. günü Maraş'a gittik. Çerkez düğünü için 1 gece köyde kaldık.Gittiğimiz köy dağ yamaçlarına kurulmuştu. Kar yağmıştı.Dışarıda güneş pırıl pırıl parlarken insanın kemiklerini donduran bir ayaz vardı dışarıda.Birde günün gecesi vardı.Çevre köylerden çok fazla genç geldi düğün yapmak için. Gecenin ayazında sokakta 1-2 saat anca dayanabildiler soğuğa:))
Büyükler salon düğününü istememişler "kolaya kaçtı" derler diye
Soğuktan donan gençler "diyen deseydi biz donmasaydık" dedi:)

 Köy düğünü iki gün sürdü.İlk gün tamadelere (köyün ihtiyar heyeti diyorum ben) yemekler verildi.Akşamına çerkez düğünü yapıldı (kısa da olsa). İkinci gün gelin alma töreni ile düğün son buldu.
Yukarıdaki fotoğrafı Maraş yolundan dönerken çektim. Çok seviyorum bu görüntüyü. Doğal kırkpare diyorum:))
 3. gün tekrar Osmaniye'ye döndük. Bir gece daha annemlerde kaldıktan sonra bayramın 4. günü yeniden eve dönüş yolunda bulduk kendimizi.
Yolculuğun büyük bölümünde arabayı ben kullandım. Sırf yukarıdaki manzaraya yetişebileyim diye bazen hız sınırını aştım. Ama yollar boştu, diye hemen kendimi savunmaya geçeyim:))

 Tuz gölü yorucu ve stresli geçen tatil hediyesi oldu bana...Sevgili eşim ve çocuklar biran önce evde olmak istediği için gölde 15 dakika fotoğraf çekmeme izin verdiler.
Arabadan inmem, göle yürümem ve fotoğrafları çekmem hepsi 15 dakika sürdü.Olsun kısa ama verimli bir çekim oldu benim için:)


 Bu fotoğrafımı yüklediğim gün fotoiz de günün başarılı fotoğrafları arasına seçildi.
Daha öncede iki fotoğrafım seçilmişti. Böyle güzellikler insanı biraz daha motive ediyor daha iyiye gitmek için.


Bayramın 4. günü sağ salim evimize döndük.Güzellikleri fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştirdik. Çirkinlikleri ise yüreğimizden, zihnimizden silip attık....

Tüm dostlara güzel günler diliyorum.
Nice bayramları inşallah sevinç ve çoşkuyla karşılayıp yaşayalım hep birlikte

Selam ve sevgilerimle

1 Kasım 2011 Salı

Tesettür kıyafetleri neden bu kadar pahalı?

Kezban Karagöz bu konuya çok güzel değinmiş.

Bir çok marka var ürünleri gerçekten güzel
Ama alım gücü düşük olan insanlar bu markaların vitrinine bile yaklaşmaya korkuyor.
Bu sezon çok beğendiğim bir etek gördüm bu markalardan birinde
Etek dantelden.
Sık sık kumaşçıları gezdiğim için aşağı yukarı fiyatlardan haberdarım.
Bu dantelden eteği en fazla ama en fazla 20 liraya rahatlıkla mal edebilirsiniz
Mağaza etiket fiyatı "149 lira" el insaf!!!

Tesettürlü olmayan arkadaşlarım bu fiyatları duyunca ağızları açık baka kalıyorlar.
Onlar çok rahat bir kaç mağazayı gezdikten sonra 70-80 liraya bir kombin yapabilirken biz bir parça ürünü bile alamıyoruz.

Beni tesettür mağazalarından uzak tutan bir başka şeyde,
seçenek çok az olunca sokakta birbirinin benzeri ürünleri giymiş insanları çok fazla görmek benim bu mağazalardan uzak kalmam için yetiyor-artıyor bile.

Kezban hanımın yazısını bir kez daha çok beğendiğimi söyleyerek yazının yer aldığı linki paylaşayım yeniden Tesettür kıyafetleri neden bu kadar pahalı?