24 Nisan 2013 Çarşamba

Ballıkayalar

Dün 23 nisan tatilini fırsat bilip ahaliyi silah zoruyla Ballıkayalara gitmeye ikna ettim:)

İstanbul'a yakınlığı sebebiyle çok fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapan doğal bir güzellik Ballıkayalar...
Dünde bir hayli kalabalıktı...Bu durum çocukların hiç hoşuna gitmedi.Madem şehrin gürültü patırtısından uzaklaşmak amacımızmış o halde böyle kalabalık yerlere niye geliyormuşuz!!

Ballıkayalar 1994 yılında tabiat parkı ilan edilmiş İzmit sınırları içerisinde yer alıyor. Gebze'den sonra Tavşanlı köyü yol ayrımından sapıp stabilize yolu takip ederek parka ulaşım sağlanabiliyor...
Dağcılık ve trekking sporlarıyla ilgilenenlerin yakından tanıdığı bir bölge. 
Ballıkayalar vadisi uzunluğu 1.5 km. genişliği 40 ile 80 m. arasında değişen kanyon görünümlü dar ve derin kazılmış bir boğaz..Park içerisinde küçük restoran ve gözlemeciler bulunuyor.
Yine park içerisinde aydınlatma ve çeşmeler mevcut. 
Giriş ücretli ama bende çevreyi kirletmeye meyilli bir toplum olarak böyle doğal parkların ücretli olmasını normal karşılıyorum. Kanyon içerisinde yürürken sağda solda bira kutularını ve pet şişeleri görmek çok üzücüydü. En azından park alanını görevliler temizliyor...
Çevreye karşı biraz duyarlı olsak bizden sonraki nesillere de güzel bir şeyler bırakabilsek çok iyi olacak.


Biz giderken restoran olduğunu bilmiyorduk hazırlık yapmıştık. Daha doğrusu hiç bir hazırlık yapmadan son anda aklımıza geleni sepete atarak yola çıkmıştık:)

 Güvendiğim bir yerden aldığımız etleri bir iki ay önce çöpe attığım günden beri kırmızı et bizim eve girmiyordu. Tavuk etinin de hormonlardan dolayı çok sağlıklı olmadığını duyunca tavuk etine de aynı dönemde veda ettik. Dün et ve balık kurumuna başvurduk en azından denetleniyor cesaret edemezler diye düşündüm. Furkan kebap yerken "aylar sonra ilk kez balık dışında bir et yiyoruz" dediğinde çocuklara eziyet ettiğimi anladım:)
Ne yapayım yiyemiyorum...Kendi yemediğimi çocuklara niye yedireyim
Etleri çöpe atarken Salih'e, bundan sonra koyun alıp keselim en azından içimiz rahat et tüketiriz, demiştim ama onuda muhafaza etme kısmı sorunluydu...

Niyetimiz köye gidip yerleşip doğal bir hayat yaşamak o güne kadar balık yemeye devam:))

 Çocuklarla birlikte kanyon içerisinde yürüyüşe çıktım. Bir süre sonra Emin'de babasının yanına dönünce Furkan ile birlikte biraz zorda olsa bol fotoğraflı bir yürüyüş yaptık.




Bu manzara eşliğinde oturmak ruhu dinlendiriyor...

Piknik alanından bir görüntü...

Öğleden önce sergiye katılıp devamında arkadaşımla fotoğraf çekeceğim oradan da başka bir arkadaş toplantısına katılarak günü bitireceğim inşallah.

Cümleten gününüz güzel ve hayırla geçsin:)

18 Nisan 2013 Perşembe

Üsküdar Sokakları

Dün bir röportajın fotoğraflarını çekmek için Üsküdar'ın daha önce hiç gitmediğim sokaklarına gittim.
Biraz erken gittiğim için sokaklarda dolaştım fotoğraf çektim.
Bizim oralarda yaygın olarak kullanılan süpürgelerle kapısının önünü süpüren ablaları görünce çocukluğuma gittim. İstanbul sürprizlerle dolu bir şehir. Hiç beklemediğiniz biranda ummadığınız görüntülerle sizi karşılayabiliyor.Dün karşılaştığım manzaralar benim için özeldi...
Beraber olduğum insanlar özeldi...
Geçmişe gittiğim
Dünü ve bugünü sorguladığım,
Yeni farkındalıklar kazandığım,
Eksiklerimi gördüğüm,
Karma karışık düşüncelerimin yerlerine oturduğu,
Farklı ve güzel bir gündü.

Bu sokağa en yakın zamanda tekrar gideceğim ve daha detaylı fotoğraf çekip o vakit uzun uzun anlatacağım inşallah.

Sözü fotoğraflara bırakıyorum:)








16 Nisan 2013 Salı

Moral Kahvaltısı....

Dün çok sevdiğimiz bir arkadaşımız için 4 arkadaş moral kahvaltısında Dilruba restoranında buluştuk.
Saat 14'e kadar kahvaltı faslımız devam etti.
Kahvaltı sonrası Fethipaşa korusunda fotoğraf çekip yürüyüş yaptık.
Çok güzel zaman geçirdik.
Saat 16 gibi iki arkadaş ayrıldık Üsküdar sahilinde kahve içtik.
Tam kahvemizi içerken çalan telefonla birlikte başka bir arkadaşımın bir gün önceden iş çıkışı bana uğrayacağını söylediğini hatırladım:)
Aceleyle kahvemizi içip doğru yollara düştük.
Bekletmeyi hiç sevmeme rağmen diğer arkadaşımı 5-10 dakika beklettim. 
Eve gitmek yerine birlikte sahile indik.
Burada da çay faslına devam ettim...
Dün kahvaltıya gitmeden önce sevgili işe gitmediği için onunla da evde kahvaltı yapmıştım:))
Kısaca dün sabah uyanır uyanmaz yemek yemeğe başlamış akşamın karanlığı çökene kadarda yemeye devam etmiştim:))

Arkadaşımla sahilde ayrıldık ve ben yağan yağmura aldırmadan sahilde fotoğraf çekimine devam ettim...
Çekimi bitirip sevgiliyi aradığımda "nihayet evin yolunu bulabildin mi?" diye sordu:)
Bizim sahildeyim -sanki sahilin tapusu üzerime kayıtlı gibi sahipleniyorum- bir kaç dakika sonra evde olurum dedim ama sevgili evde yoktu.Bu hafta onun şehir dışından fuar sebebiyle çok fazla misafiri geldiği için her akşam yemekteydi. 

Sözü burada keseyim "anne ödevim var" diye başımda bekleyen velete bilgisayarı devredeyim.
Teknolojiden uzakta modemden kaynaklanan bir sorun sebebiyle tek bilgisayarla nete bağlanabiliyoruz maalesef....

Sözü fotoğraflara bırakıyorum...














13 Nisan 2013 Cumartesi

Bir Günde Bir Çok Yer Gezme Hali

 Bugün fotoğraf çekim günüydü.
Gittim fotoğrafımı çektim.
Üzerine keyif yapıp en kuytu köşeye gidip sevgili Zeliha'nın hediye ettiği sonsuzluk yolculuğu kitabının sayfaları arasında kayboldum.Başlangıcı bildiğimiz şeyler ama diğer bölümlere geçtikçe kendinizi ve hayatınızı sürekli sorgulatan mükemmel bir kitap.
Devamını merak ediyorum inşallah yarından sonra daha fazla okumaya zaman ayıracağım.








 Otağtepe den sonra Hidiv kasrına uğramak bende alışkanlık yaptı. Otoparkta yer yoktu beklemek zorunda kaldım. Yoğunluğu varın siz hesap edin:)


 Lale sezonunu ben kapattım da laleler kapatmıyor ne yapayım:)

 Gökyüzünde ki muhteşem kızıllığı gördüğümde ben çoktan otobana girmiştim.Yoksa doğru soluğu otağtepe de alırdım yeniden. TEM inanılmaz yoğundu gün batımına yetişemeyeceğim diye umudumu kesmişken birden trafik açıldı ve ben Bostancı'da günbatımını yakaladım.
Bizim sahilden çok daha güzel günbatımı kareleri yakalanıyor ama maalesef sahilde aylardır devam eden çalışmalar sebebiyle denizin önünde tel örgüler var, fotoğraf çekmenin anlamı yok..Bu yüzden Küçükyalı'ya arabayı park edip Bostancı'ya kadar yürüdüm ama değdi.

Yarın benim sabah ve öğleden sonra işlerim var evde olmayacağım.
Ev halkınında kendilerine göre planları varmış biz yarın ailece ayrı tellerden çalacağız:)

Cümleten keyifli ve mutlu bir pazar geçirmek dileğiyle...

12 Nisan 2013 Cuma

Fotoğraf Fuarı ve Laleler

Yoğun geçen iki günün ardından bugün evde tembellik ederek günü geçiriyorum.

Çarşamba günü daha öncede bahsettiğim gibi sevgili arkadaşım Mine ve kardeşim Cumhur ile Emirgan korusuna gittik.Cumhur geziden grupta da bahsetmiş Sadullah abi de geziye katıldı.Bir kez daha gördüm ki beraber olduğunuz arkadaşlarınız çok önemli. Sadullah abi fotoğrafçılık konusunda sağlam bilgilere sahip ve sahip olduğu bilgileri paylaşmayı seven bir abimiz...
Cumhur Nikon kullandığı için birbirimizin elindeki ekipmanları ortak kullanabiliyoruz.Sağ olsun bu gezimizde elindeki kıymetli objektifi kullanarak çok iyi kareler çekmeme vesile oldu.
O kareleri lale zamanı geçtikten sonra paylaşacağım inşallah:)


 Bu fotoğraf Cumhur'dan aldığım 105 mm objektifle çekildi. Objektife hayran kaldım.Elimdeki ekipmanları satar satmaz inşallah bir tane bu objektiften edineceğim...


Sevgili kardeşim Cumhur.... Hangi şartlarda fotoğraf çektiğimize iyi bir örnek:)
Yerler ıslak, çamur demiyoruz bazen iyi bir kare yakalayabilmek için üstümüz başımız rezil olabiliyor ama olsun bu işin güzelliği de orada gizli zaten:)

 Dün sabahtan fotoğraf fuarına gittik. Bir arkadaşıma fuara gideceğim arkadaşlarımdan sevgilisiyle buluşmaya gidecek ergenler gibi heyecanlıyım diye bahsetmiştim:)

Dün kimlerle buluştum hemen bahsedeyim...

Sevgili Seyhan ve Pembe Deniz arkadaşlarımla tanıştım:)

Seyhan'ın fotoğraflarını gördüğüm halde fuar alanında bana bakıp gülümseyen kıza "Seyhaaan!" diye gülümseyerek sarılmak üzereyken son anda Seyhan olmadığını anladım:)
Duruma her ikimizde güldük.
Bir kaç adım ilerledikten sonra Seyhan ve Pembe Deniz arkadaşımızı aynı anda gördüm.
Ayak üstü tanışıp sarıldıktan sonra fuar alanına geçtik...

Fotoğraf tutkunlarının aklını başından alacak kadar güzel bir fuar.Daha önceki yıllarda gittiğimizde bu kadar çok firma yoktu.Bu sefer firmalar fuara çok iyi hazırlanmışlar.
Özellikle bir çok makine ve objektifi test etme imkanı sunmuş olmaları çok iyiydi.
Bir diğer iyi de Serhan Serter'in düğün fotoğrafçılığı semineriydi.
Ücretsiz olarak verilen seminer daha çok tanıtım amaçlı olsa da seminer süresince Serhan'ın bilgilerini paylaşması "iyi ki geldik" demenize sebep oluyordu.
Hangi ışıkları ve nasıl kullandığını,
Markalaşma için hangi yolları takip etmek gerektiğini
Daha iyiye ulaşmak için hangi kaynakları incelemeniz gerektiği gibi faydalı bilgiler paylaşıldı.
Normalde 1 saat sürmesi planlanan seminer 2 saate yakın sürdü.
Ben kendi adıma faydalandım...
Fuara gidecek olan arkadaşlarında zaman ayırıp seminere en azından kısa süreliğine de olsa uğramasını tavsiye ederim.
Hele imkanlarınız el veriyorsa seminerlerine katılıp, eğitim videolarının olduğu cdleri almanızı da tavsiye ederim.
Ayrıca bir çok albüm firmasına aynı anda ulaşıyor olmak benim bu fuara gitmemdeki 1. nedendi
Albüm dünyasındaki yenilikleri merak ediyordum. Fiyatlar biraz artmakla birlikte yeni ve farklı albüm tasarımlarına hayran kaldım.Her geçen gün kendini geliştiren, yenileyen bir dünya bu.
Geçen yıllarda bebek albümleri çeşidi daha fazlaydı ama bu yıl o kadar çok çeşit göremedim maalesef.
Bence fuarın tek eksiği buydu.

Seyhan ile fuar girişinde ayrıldık çıkışta da maalesef göremedim ama konuştuk daha uzun muhabbet edip fotoğraf çekebileceğimiz bir gezide yeniden bir araya geleceğiz inşallah.

Pembe Deniz ile fuarı birlikte gezdik. Reyhan ile de yeniden görüşeceğiz inşallah:)

Böyle yoğun ve koşturmalı geçen iki günün ardından evde tembellik etmek hakkım herhalde:)


9 Nisan 2013 Salı

"Uyan Saki; Lale Devrindeyiz!..."



“ Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler parlak gümüşlere, yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden; lale ile uğruna can verilecek bir sevgili yaşar içimde. Lale, bağıma taç ve ben ona muhtaç.

Kapa gözlerini ve dinle saki, bir İstanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun?!... İstanbul’a çıkmayan bir lale yolu, laleye çıkmayan bir İstanbul kadar kayıptır, yitiktir. Rüzgarları toplayan hüzünler, aşklar yoksa İstanbul bahçelerinde ve bir kabir başında ışıklar yas tutar gibi laleler ağlar seher vakitlerinde. Uyan saki; lale devrindeyiz!...”

Bizim için yarın lale vaktidir.
İnşallah yine her zamanki üçlü küçük grubumuzla Emirgan da buluşup bol muhabbetli keyifli zamanları yudumlayacağız.

Meteoroloji uzmanları bu sefer tahminleriniz doğru çıkması için duacınızım bilesiniz:)


7 Nisan 2013 Pazar

Pazar Keyfi

Dün gece son anda  mutfağa gitmekten vazgeçerim diye kendimden korkmuştum:)
Korktuğum olmadı...
Yatmadan önce krokan yaptım kek için.
Poğaça ve domatesli ekmek hamurunu yoğurdum.
Sabah kabından taşmak üzere  bir hamurla karşılaşmak güzeldi.
Krokanlı ve karamelli kek bana göre güzel oldu
Ahali beğenmedi.
Domatesli ekmek lezzetliydi.
Ben labne peynir kullanmıştım normal peynir kullansam çok daha güzel olurdu diye düşünüyorum.


Çileklerin üzerindeki çikolata bir türlü donmadı. Masada tek tek herkesin üzerine bulaştı.Ahali gidip yeniden giyinmek zorunda kaldı.Bir daha yapmam zaten çikolata sevmiyorum bizimkilerde yemese de olur:)

Güne böyle güzel bir başlangıç yaptık.
Ev halkı bugün dışarıya çıkmak istemiyor.
Bize dokunma sen ne yapmak istiyorsan buyur yap, diyorlar
Eyvallah, seve seve gönlüme göre bir program yapar eğlenirim ben:))

Dün yapmak istediğim ama havanın kapalı olmasından dolayı yapamadığım planımı bu güzel havada yapmaya  niyetliyim inşallah.

Güzel ve mutlu bir gün dileğiyle....

Uyku Kaçınca

Fotoğraf geçen yıllara ait

Ada kaçamağının yorgunluğunu akşama kadar üzerimden atamadan televizyon ve bilgisayar karşısında tembellik yaparak günü öldürdüm. Tembellikten sıkılınca akşam yollara düştüm. Arkadaşımı ziyaret edip gece yarısına kadar sohbet ettim. Zaman su gibi akıp gitmiş farkında bile olmadım.
Fotoğraftaki masaya benzer bir sofra hazırlamak için mutfağa gitmem gerekirken bilgisayar başına gelince mutfağı falan unuttum.

Bir arkadaşım diyete başladı
Kendisini takdir ediyorum
Doğu mutfağının en zengin olduğu şehirlere tatil için gidiyor ve arkadaşım diyetine sadık kalıyor.
Bende bu iradenin zerresi bulunmuyor
Diyet falan demez Allah ne verdiyse yerdim:)

Hamileliklerim dışında kilo nedir bilmediğim için geçen aylarda aldığım bir kaç kilo milletin gözüne batınca diyet yapmaya niyetlendim.
Sanki diyet yapmaya niyetlenen ben değilmişim gibi sürekli yeme ihtiyacı duyar oldum.
Çikolata normalde hiç sevmem ama bu süreçte deli gibi çikolata tükettim.
Sürekli tatlılar yaptım, yedim.
Hamur işlerini gece gündüz tükettim
Kuruyemişleri kavanozuyla aldım elime
Anladım ki diyet ve ben yanyana asla gelemeyecek bir ikiliyiz
Pes ettim...
Mutsuz açlıktan öleceğime, şişman ama mutlu olarak yaşamaya karar verdim, dediğim günden beri normale döndüm:))
Daha az yemek yiyorum
Hatta bazen yemek yemeyi bile unutuyorum
Spora başladım.
Saatlerce yürüyorum. yakında spor salonuna da gitmeye başlayacağım inşallah.
Ama bunları kilo vermek için değil yaparken ve sonrasında kendimi daha iyi hissettiğim için yapıyorum.

Diyet yapan arkadaşlarıma hayranlığımı bir kez daha dile getirip mutfağa doğru yol almak için harekete geçme vaktidir şimdi.



Kendimi mutsuz hissettiğimde
Kafayı dağıtmak istediğimde
Enerjim düştüğünde dinlediğim müziklerin ilk sırasında Kazım Koyuncu'nun bu türküsü yer alıyor
Mutfağa gitmek sabahın 3'ünde gözümde büyümeye başlayınca kendime gelmek için yine Narino çalıyor:)

Hayırlı, mutlu, huzurlu bir pazar dileğiyle...