28 Aralık 2012 Cuma

Biz Üç Kişiydik; Ben, Keyfim ve Kahyası

Bu akşam ben, keyfim ve kahyası İstanbul sokaklarında dolaşmaya çıktık bahtımıza ne gelirse diyerekten:)

Mine haber verdi Pendik'de Mevlana ve Itri anma gecesi düzenleniyormuş
Güzel bir program değerlendirmek gerekir diyerek rotayı Pendik'e çevirdik.
Salona gittiğimde herkes o kadar samimi ki herhalde programı grup olarak izlemeye gelmişler, diye düşündüm.
Salona bir girdim bugüne kadar görmediğim bir samimiyet var
Herkes birbirine selam veriyor, selam alıyor.
Tanıdık simalarda var içlerinde Uğur Canbolat ve eğer hafızam beni yanıltmıyorsa İbrahim Erkal da salonda
Fotoğraf grubundan arkadaşlarda salonda....
Ama ben öyle bir yere oturmuşum ki çıkıp selamlaşmam mümkün değil.
Uğur Canbolat'ı görünce geceyi kimlerin düzenlediğini tahmin etmiştim.
Gün içinde facebook sayfasında bu geceden bahseden bir fotoğraf paylaşmıştı çünkü
Ama ben geldiğim konserin aynı etkinlik olduğunu o ana kadar bilmiyordum:))
Salondaki samimiyetin sebebi de böylelikle anlaşılıyordu.
Cemiyette herkes birbirini tanıyormuş:)

Maltepe musiki cemiyeti nefis bir anma gecesi düzenlemişti.
Tam ruha şifaydı...
Gecenin sunuculuğunu yapan zarif bayan konuştukça Itri hakkında hiç bir şey bilmediğimi fark edip kendimden utandım....
İnşallah bu konudan daha sonra detaylıca bahsedeceğim.
Gecenin sonuna geldiğimizde seyircilerin kendi aralarındaki konuşmasından uzun bir süre daha gecenin  devam etmesini arzuladığı anlaşılıyordu.

Bu güzel geceyi bitirip kendimi sahil yollarına vurdum.
Bıkıp usanmadan bu ışıltılı yolda saatlerce araba kullanabilirim...
Hele birde sevdiğim müziklerin çaldığı radyoyu açtık mı tam bir keyif araba kullanmak:)

İçimden eve gitmek gelmediği için ilk sapaktan dönüp belediyenin Dragos tesislerinde soluğu aldım.
Tesise ulaştığımda şekerim yerlerde süründüğünün sinyallerini çoktan vermişti.
Acıbadem kurabiyesini bir yiyişim vardı.... çayı falan unutmuştum:))
Kurabiyeden sonra yavaş yavaş kendime gelmeye başlayınca bu seferde adaları seyreyledik
Ben, keyfim ve kahyası muhteşem bir üçlü olduk:))

Tesisin kapanma saati gelip de misafirler tek tek mekandan ayrılmaya başlayınca tek kalmaktan korkup evin yolunu tuttum:)
Dönerken birde ufaklıkla ikimize çiğ köfte aldım...
Hayat gezince güzel:)))

Sözü burada kesip geceden geriye kalan fotoğraflara sözü bırakıyorum

Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...












Yol Hali


Merhabalar

Günlerdir evden çıkmama ve hiç bir şey yapmama hallerim devam etmekte.
Şikayetçi değilim, seviyorum evimde olmayı
Yoğun geçen günlerden sonra belkide ihtiyacım vardı böyle bir dinlenmeye.

Ev hatunu olma kotamı doldurmuş bulunuyorum bence:)
Sokaklara daha doğrusu yollara düşme vakti geldi.

İnşallah hafta sonu uzun bir yola çıkıyoruz.
Yanımda en iyi yol arkadaşım ve kara gözlü yarim.... ohh değmeyin keyfime:)
Kısa olduğu kadar yorucu bir kaçış hali bu.

İnşallah bu kısa ve yorucu yol halinden geriye çok güzel yol hikayeleri fotoğraflar kalır elimde...

Allah'a emanet olunuz.

25 Aralık 2012 Salı

Mohsen Namjo/ Ey Sareban



Bugün dışarıda mis gibi bir hava olmasına rağmen evden dışarı çıkmamak için onlarca bahane buldum kendime. Ays ne zaman eski normal günlerine döner bilinmez. Bu durumu yine her zamanki gibi abartıp şu kursta bitince hiç evden çıkmamaya başlar diye korkuyorum:))

Takınca takıyorum....Mohsen'i severek dinlerdim ta ki hakkında Kur-an'a hakaret suçundan tutuklama kararını öğrenene kadar...O günden beri hiç dinlemedim.Ama bugün yine dayanamadım içinde bulunduğum ruh haliyle bütünleşen bu şarkısını defalarca dinledim.
Mohsen'in hakkındaki tutuklama kararının detaylarını bilmiyorum.Bir ara vakit bulup araştırıp öğrenmek istiyorum.Bilen arkadaşlar paylaşırsa çok memnun olurum:)
Ben araştırıp öğreninceye kadar anlamını bildiğim bu şarkılarını dinlemeye devam etsem olur herhalde:)

Fotoğraf hocam bir gün derste "keşke İran olabilsek" demişti.Hocam gibi komünist birinden bu sözü duymak beni çok şaşırtmıştı.
İran filmleri izleyip, müziklerini dinlemeye başladığımdan beri neden öyle söylediğini çok daha iyi anlıyorum.

Hoca demişken
Dün akşam son derste olsa kursa gittim ve hoca bugün takvim çalışmalarımızı istedi not verecekmiş.
Hazır mı? hayır
Sıfırı almamak için dersten bir bahane bulup kaçmak gerek:)))
İyi tarafından bakarsam diğer arkadaşlarında çalışmaları hazır değil.
Cümleten tembel bir sınıfız:))

Ruhunuza şifa vakitler geçirmeniz dileğiyle
Sağlıcakla kalın

24 Aralık 2012 Pazartesi

Bir Deliyle Evlendim


Bugün kursa gitmedim.Ödevlerimi yetiştiremedim.Hoca sertifika vermese müstahak bana:)
Yaptığım işleri bir kenara bırakıp kendime çay molası verdiğim şu zaman diliminde geçen yıl okuduğum, uzun bir süre etkisinde kaldığım, okurken notlar almadığım için pişman olduğum ve yeniden okumaya can attığım muhteşem kitaptan bahsetmek istedim.

Vazoda iki karanfil, biri beyaz, biri kırmızı... 'Neden böyle?' diye sordum. 'İkimiz' demez mi? 
-Hangisi sen? 
 -Renkler önemli değil, ikisi de karanfil. Biz de, ikimiz de insan... İnsanın olduğu yerde problem vardır, önemli olan problemleri büyütmemek ve çok çok şükretmek... 
 -Benimle evli olduğuna şükrediyor musun? 
 -Hem de çok... Yuva yıkan o kadar kadın var ki... Yuva yıkan pek çok erkek de var deyip, karşısına dikilemezdim, onun şükrüne ben de teşekkür ettim... 
Hiç kimseye benzemeyen bu adama deli denmez mi?

Çevrenizdeki insanların çoğunluğu İslamiyetten uzak yaşıyorsa,
İslamiyeti yaşadığını sanan azınlığında sizi İslamiyete yaklaştırmak yerine uzaklaştıracak davranışlar içerisinde olduğunu görüyorsanız,
Böyle bir deliyle evli olmak insana verilmiş en büyük zenginliktir diye inanıyorum...

Evlenmeden önce her bekarın okumasını şiddetle tavsiye ettiğim bir kitap.
İslamiyet ancak bu kadar güzel insana sevdirilebilir...





23 Aralık 2012 Pazar

Ne Çabuk Geçti Bunca Zaman

24 eylül 2008 yılında yazdığım bir yazıyı buldum.Üzerinden 3 yıl geçmiş.Yazıda bahsettiğim bir çok davranışımı o yıllarda bırakmışım.Farkında bile olmadan "yaşlılık" psikolojisinin üzerime yapışmasına izin vermişim.Silkelenip kendime gelmem mi gerek, yoksa böyle devam mı etmeli hayata, karar verme arefesindeyim:))


Ne çabuk geçti bunca zaman?
Sonra kendi ekmeklerimi yaparmışım:))



22 Aralık 2012 Cumartesi

Kar Fotoğrafı Çekmek İçin Küçük Bir İpucu

Hava durumu gündemimizde kar varken dikkat etmemiz gereken bir konudan bahsedeyim.

Kar fotoğrafı çekmek biraz zordur.Gözümüzün gördüğü bembeyaz örtü makinemizin ekranında hafif grimsi bir görüntüyle karşımıza çıkar.Sistemle ilgili bir sorundur bu.

Basit ama işe yarar bir ipucu paylaşayım

Fotoğrafta görülen kırmızı çizginin içinde yer alan  sembol, pozlandırma dengesini temsil ediyor.
Kar fotoğrafı çekerken +1 veya +2 değerleri arasında çekim yapmayı denemek doğru ve daha güzel kar fotoğrafı çekmemize yardımcı olacaktır.Her fotoğrafın ışık şartları farklıdır bunun için kendi şartlarımıza uygun değerleri deneme yanılma yoluyla bulmak en doğru sonuca ulaştırır bizleri..

Ben genelde avuç içinden ölçüm alarak doğru pozlandırma yapmaya çalışıyorum.Böyle yapamadığım zamanlarda pozlandırma dengesine başvuruyorum.

Dslr makinelerde bu sembolün üzerinde basılı tutup ön veya arka kadranı -modele göre değişebiliyor- hareket ettirerek poz dengesini ayarlayabiliyoruz. Kompak makineleri maalesef bilmiyorum.

Kar fotoğrafı dışında da poz telafisini kullanmak bazen çok işe yarıyor...

En güzel anlarınıza fotoğrafı tanık tutmanız dileğiyle,

Mutlu hafta sonları diliyorum:)



20 Aralık 2012 Perşembe

Kar-Işık-Tembellik-Hayat


Arkadaşlarla konuştuk bugün için fotoğraf çekimine çıkmak için sözleştik.Tam hazırlanıp evden çıkıyordum ki telefonuma gelen mesajı gördüm.Dışarı çıkma planları karlı sulara düştü....
Fenada olmadı.
Dışarı çıkacağım diye erkenden evi toparlamış, akşam için yemeğimi yapmıştım.
Rahat rahat çizim çalışmalarıma devam edebilirdim...

Geceden büyük bir bölümünü çizdiğim bu karakterin kalan bölümlerini de çizdim.İlkokula yeni başlayan çocuklar gibiyim:)) Tamamlanması gereken çorap ve ayakkabıları var.Zemin çizgileri de yatay hale getirilecek de çözemedim.Öğreneceğim inşallah.
Daha önce paylaştığım çizgi kahraman o haliyle çöpe gitti.Velet çalışmaları kaydetmeden oturumu kapatmış...
Kaldı 9 karakter....

Bilgisayar başında çok fazla zaman geçirdiğimden mi yoksa tansiyon ve şekerle ilgili bir sıkıntı sebebiyle bilinmez baş dönmesi, ve tuhaf bir baş ağrısı bütün gün yakamı bırakmadı.

Bütün gün sıcacık bir arkadaş gibi mis kokulu çaylar bana eşlik etti....
Yinede sürekli pencerenin önüne gelip gittim dışarıyı seyreyledim.
Önce şehrin karmaşasına karışmalı, dedim ev sarıp sarmaladı beni
Sonra hiç olmazsa sahile ineyim, dedim dışarıda ki soğuk hava pencereden sızıp kendini iyice hissettirince beni sarıp sarmalayan eve bu sefer ben sarıldım...
Battaniyeyi üzerime iyice çekip kitap okudum.
Ekrana bakıp sürekli çizim yapmaktan, photoshopta düzenlemeler yapmaktan tükenmiş olan gözlerim kitap okumaya çok fazla dayanamayıp uykuya yenik düştü...

Bütün günü böyle tembellik yaparak öldürdüğüm için huzursuz oldum.Fotoğraf aşkıma ihanet ediyorum gibi hissetmeye başladım...


En azından ışıkla boyama çalışmasına devam edeyim, diye düşünmeye başladım fakat hiç umudum yok benden bu konuda da pek hayır gelmez bu gece...
Çıkmadık candan umut kesilmez,
Henüz günde bitmedi küçük cılız bir umutla tutunayım...

Fotoğraf çekemiyorum ama düzenlemelerde fotoğrafa dair şeyler değil mi:) Bu yeni programı çok sevdim.Zahmetsizce benim gibi sabırsız insanlar için fotoğrafları yağlı boya tablolara dönüştürüyor.Hemde istediğiniz sanatçının fırça darbeleriyle...

Günlerdir sokağa çıkmıyorum.Kimseyle görüşmüyorum.Perşembe gününden beri bir akşam arkadaşlarım geldi baş sağlığına, iki akşamda kursa gittim.Ben bu hallere düşecek insan mıydım:)))
Bu hayatta insanoğlunun başına her şey geliyor işte
Yarın yoğunum...Yani yine planlar iptal edilmezse...

İstanbul'a çok güzel kar yağıyor...Tabi bu güzelliği bir çocuklar birde sıcacık evlerinden ve iş yerlerinden izleyenler tadıyor...Bu havada dışarıda çalışmak zorunda olanlar, evsizler, ve kar sebebiyle yollarda kalanlar için bu güzellik resmen çileye dönüşüyor...
Bu çileyi çekenlerden biride Salih..
Çatalca'ya gitmişlerdi en son görüştüğümüzde burada mahsur kaldık yola çıkamıyoruz, demişti.
Şimdiyse ulaşılamıyor kendisine...
Belki şirkete gitmiştir düşüncesiyle şirketi aradım ama görevli kar sebebiyle mesainin erken bittiğini söyledi.
Bu saatlerde şuan İstanbul yollarında olanlar için çile başlamış bulunuyor.
Tüm çilekeşlerin Allah yar ve yardımcısı olsun...

19 Aralık 2012 Çarşamba

Aşk-ı Elif Ba

Posta kutusunda bir e-mail ararken karşıma Aşk-ı Elif Ba yazısı çıktı.Maalesef yazarın imzası yoktu.İnşallah araştırıp kime ait olduğunu öğreneceğim.İsimsiz yapılan paylaşımlarda huzursuz oluyorum.
Bilen arkadaşlar söylerse çok memnun olurum:)

İnşallah bütün harfleri fotoğraflarla sayfamda paylaşmaya devam edeceğim.Buradan da elbette paylaşacağım:)

Burada susayım....

ELİF gibi, tekim, birim, yalnızım…Yazdım… Elif dedim ilkin Mürekkebim bir damladan başlayıp uzarken sayfanın koynunda, ben bir Elif sevdâsı nakşettim sayfalara… Sayfanın koynu şerha şerha… Sayfa baştan sona âh ü figân, tepeden tırnağa kan revân… Elif’le başladım bu aşkı anlatmaya… Elif dibâcedir, Elif mukaddim… Elif ilktir, Elif kadîm… Elif’tir hep ilk adım…

 FE gibi, ka’de-i ûlâda kaldım, son kez secdeye varamadım …
Aşkın önünde diz çöktüm, ayak burktum, boyun büktüm. Başım kalbime yakın, arınmaya ve cilâlanmaya muhtaç kalbime… Yolları aşıp Sana geliyorum. Yüzüm yok secdenin nur yüzüne, biliyorum. Ellerim bir tesbih tanesinde kilitli Bedenim huzurunda ve ruhum ipinden kopmuş bir tesbih tânesi gibi… Yollarımı aç… Fe’lerim Vav gibi huzura muhtaç….


 DAD gibi, gözlerinin uçurumunda, bir kara ben noktasında aklandım…
Gözlerin bir uçurum… Sahifenin kenarında sonsuzluğa akacak iken ruhum, ben içre bir ben tuttu gözlerimi… Ay ve güneş nasıl tutulursa bir boşlukta, gözlerim nasıl tutulursa bir boşluğa… Harflerin noktasına da işte öyle tutundum. Bir kara nokta akladı benliğimi… Noktalar çoğalırken ben âhh, hep azaldım.
 NUN gibi, ateş denizini mumdan gemiyle, Nun gemisiyle aşsaydım…
Aşk, âteş denizini mumdan gemilerle geçtiği vakit… Gönül gemileri bir Nuh tufanı ile engin vâdîleri aştığı vakit… Bir Nun tekkesi düşseydi payıma… Yana yakıla aşsaydım alevli denizleri… Aşarak geçseydim âteşten dehlîzleri… Var/saydım… Aşka ulaşsaydım.
 DAL gibi, aşk deryasına iki büklüm daldım…
Uçsuz bucaksız bir okyanustu rahlemde açılan sayfa… Ezelden belâlı bir âşık gibi bıraktım kendimi suyun koynuna… İki büklümüm işte, dervişin elinde asâ gibi… Çile yurdundan gelmiş bir Dal’dan dahi belim eğri, boynum bükük… Deryâlara daldım, aşkla temizlensin diye kirlerim… Günah kokan ellerimle suya boyandım…
 ZEL gibi, kambur ruhumu noktayla taçladırdım…
Ervâh yurdundan kopup da geldim, denizin kıyıya attığı damla gibi… Ruhum kambur bir dilenci gibi kaldı yüce kapında Ellerim çâresiz, ellerim sahipsiz, ellerim kirli… Ruhum, günâhkâr ruhum ancak aşkınla diri… Koy aşkını bir nokta gibi başıma… Şâd olayım…
VAV gibi, iki büklüm hâlimle bir cenine konsam, bir secdeye varsaydım…
Vav gibi iki büklüm kaldım belâlı bir dünya yalanında… Yalanlardan, dolanlardan, koynuma dolanan yılanlardan sonra bir Vav huzuru hayâl ettim kendi dünyamda… Anne karnına düşen ceninden kopup, secdeye varan elimde koşup… Bir Vav gibi kendime dolansaydım…

not; Murat Mesut arkadaşımızın uyarısını dikkate alıp imza eklemeye başladım.Büyük sözü dinleriz biz:))

Programlarla Kafayı Bozma Halleri


Saatlerdir şu yukarıdaki basit çizgi film karakterini çizmeye uğraşıyorum.Hadi onca uğraş verdim ortaya doğru düzgün bir şey çıksa gam değil....Yamuk-yumuk çizgilerle ancak bu kadar çizebildim.Grafikle uğraşan arkadaşları şuan çok çok iyi anlıyorum.Zor iş...
Bu benim ilk çizimim inşallah bundan sonrakiler daha güzel olur da hevesim kırılmaz ilk günden:))

Kursta tembellik yapıyorum:))
yeğenimin fotoğrafını Van Gogh'a yaptırdım:)
70,80 bin fırça darbesi kullanıldı ben sadece karşısına geçip seyrettim...nasıl yapıldı bilmiyorum :)

Bu hafta bilgisayar başında sabahlamam gerekiyor ki ancak ödevleri yetiştirebileyim.

10 tane çizgi film karakteri çizeceğim
Aşk-ı İstanbul konulu afiş tasarlayacağım
Kitap tasarımı ve takvim hazırlayacağım
Bende bu tembellik varken ödevler zor yetişir:))
Çıkmadık candan umudu kesmeyelim....

Yeni başlayacak günün güzelliklerle gelmesi dileğiyle...

18 Aralık 2012 Salı

"...İçimdeki İle Yetinen Gönlüm..."

Kurs hazırlığı sırasında aceleyle çekilmiştir


Photoshop Bitti Illustrator Öğreniyoruz




Photoshop'un temel derslerini bitirdik.
Daha ben doğru düzgün photoshopu öğrenemedim bile:))

Illustrator çok keyifli geldi bana
Ah bir çözebilsem çok daha fazla keyif alacağım
Resmen ilk derste çuvalladım
Dün akşamdan beri bilgisayar başında video izleyip duruyorum
Öğrenir öğrenmez kendime logo tasarlıyacağım

Kurs şubat ayında bitiyor
Ben devam etmeye niyetliyim
Photoshopu ve Illustratoru iyice öğreninceye kadar pes etmek yok bu sefer:)

Neyse ben kaçayım  akşam için tweety çizmeye devam edeyim

Sağlıcakla kalınız...

16 Aralık 2012 Pazar

Sen Benden Geçtin Ama Ben Senden Geçemiyom

Bugün öğleye kadar tembellik yaptıktan sonra hamaratlığım tuttu mutfaktan çıkmadım...Önce portakal reçeli yaptım ardından kivi reçeli.Hadi madem başladın birde vişne reçeli yap, dedim kendime...Onuda yaptım.
Bu kadarlada yetinmedim bisküvili sakızlı muhallebi yapasım vardı o da eksik kaşmasın dedim:)
Yok, bu kadar değil birde canım pişi -bizdeki ismi farklıdır bunun- isteyince onuda yaptım.
 
Tüm bunları yaparken Kıraç'ın  şu söylediği güzel türküyü dilimden hiç düşürmedim.Hani tamamını bilip söylesem dert değil sadece "sen benden geçtin ama ben senden geçemiyom" sözünü tekrar tekrar bıkıp usanmadan keyifle söyledim...Ama ev halkı benim kadar keyif almadı isyan çıkarıyordu:)))Bu türkünün dilime dolanma sebebide son günlerde sadece Kıraç'n yanlış hatırlamıyorsam 2009 yılında çıkardığı gabriyeli albümünü dinlemem sebebiyledir.Gariptir ben bu albümünü daha yeni keşfettim...
 
Neyse yaptıklarımı fotoğraflarıyla anlatayım artık:)
 
 Görüntü nefis fakat henüz tadına bakan olmadı.Zaten ben yaparken Salih yanımdaydı içine koyduklarımı gördükçe "ben bunu hayatta yemem!! bu ne böyle" dedi:) Sakızlı muhallebiye süt, un ilavesi yaptım.İçerisine uzun zamandır sofraya gelip giden ama kimsenin dokunmadığı çikolata, bir paket kremşanti, portakal kabuğu rendesi ve bisküvi koydum.Dışınıda böyle süsledim...İnsan en azından görüntünün güzelliği hatrına tadına bakar ama değil mi:)bakmadılar henüz....

 Gecenin bu vakti ben bu fotoğraftakileri tükettim.Nasıl olsa yarın sabah spora başlıyorum sorun olmaz dedim:)

Kivi reçelini Cahide Jibek'in sayfasında gördüğümde yapmayı istemiştim ama bir türlü bugüne kadar yapmak nasip olmadı. Kivinin çekirdekleri ağızda hoş bir tat bırakıyor.Karanfil aroması reçele hoş bir koku veriyor.
Portakal reçelini dün bir çok bloğu ziyaret ederek öğrenmeye çalıştım.Baktım arkadaşların hepsi farklı farklı yapmış bende hepsinden biraz esinlenip kendime göre hazırladım.Kabuklarındaki acı tadın gitmesi için biraz daha suda bekletmek faydalı olacakmış yinede tadı ve kokusu nefis...
Vişne reçelini de yazın dolaba koyduğum vişnelerden yaptım....

Normalde bizim evde bu tabak en az 15 gün sofraya gelir gider kimse reçel yemez.Benimde öyle çok yediğim söylenemez.Şekerim çok sık düşüyor ve bazen şeker krizine girebiliyorum o zamanlarda evde farklı reçellerin olmasını seviyorum.Markette kaç kez hazır reçel reyonuna gittim geldim yok, bir türlü alamadım.Özellikle renklendirmek için kullandıkları böcekleri gördüğümden beri kırmızı renkli hiç bir şeyi hazır alamaz oldum...

Allah'ım bu hamaratlığım hep devam etse ne iyi olur, diyorum da çok sürmez sabah uyandığımda bu hamaratlıktan eser kalmamış olacaktır kesin:))

Yeni haftanın cümlemize sağlık, huzur, mutluluk, bolluk ve breket getirmesi dileğiyle....

15 Aralık 2012 Cumartesi

Yeğenlerimin Fotoğrafları


En başa son halini koyarak başlayayım da yeniden nazar değmesin kuzuya:)

Halası her gittiği yere makinesini de yanında götürünce döneceği son gün bir fırsatını bulup yeğeninin fotoğraflarını çekmek ister.Bir kaç kare fotoğrafını çeker.Ekranda gördüğü her karede mutlu olur.Velet çok tatlıdır fotoğrafları görenler MAŞALLAH eşliğinde sever ama nafile akacak kana mani olamazlar...Babasının elinden kurtulup peltek peltek koşmaya çalışan velet yüzü koyun çakıllı yola düşer...Ama ne düşme! burun, ağız gitmiştir.Ağzının içine küçük çakıl taşları dolmuş, alnında koca bir yumru oluşmuştur.Kıyamam kuzuya içim gitti...Ama buna rağmen yaralı fotoğrafını da çekmeyi ihmal etmedim.Bu bakış "hala git başımdan başıma gelenlerin sebebi sensin... yetmez gibi ben can acısı çekerken sen ne derdindesin" bakışıydı kesin:)





 Bu tatlı velet amcamın torunu olur....Rahmetli amcam göremedi...İlk torunu amcamın maşallah çok tatlı kendisi....Yarım saat kadar birlikte vakit geçirdik.Fotoğraf çektik.En son hadi gidiyoruz diye dedemlere doğru yürürken "çekime nerede devam edeceğiz" dediğinde bittim resmen:) velet modelliğe fena kaptırmış kendini:)



14 Aralık 2012 Cuma

Eyüp, Eminönü Arası

Geçen hafta Cuma günü yurt dışından gelen arkadaşımla birlikte sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Eyüp'te buluştuk.Öğleye kadar Eyüp'te vakit geçirdik öğle vakti Eminönü tarafına geçtik.
O güne ait fotoğraflara sözü bırakayım

Hayırlı Cumalar