26 Ocak 2013 Cumartesi

Hafta Sonu Keyfi Bu Olsa Gerek!

Çarşamba günü Seyyah'ım bana gelirken çok şık bir fincan takımı hediye getirmişti.
Mor en sevdiğim renkler arasında yer alır.
Fincanların üzerindeki lavanta desenleri baktıkça içinizi ferahlatıyor.Yudumladığınız çay sizi alıp lavanta tarlalarına götürüyor.
Ablam, bir kez daha teşekkür ederim, çok zevkli bir hediye seçiminde bulunmuşsun:))

Paşa lokumunu yemek bloğu sahibi bir çok arkadaşım biliyordur belki.
Ben bir kaç gün önce tesadüfen televizyonu kapatırken kanald de yayınlanan mutfağım programının sunucusunun o güzel yüzü hürmetine izlemeye başladığımda paşa lokumunu keşfettim.
Bu akşam için misafirimin gelme olasılığını hesap ederek paşa lokumunun hafif ve farklı bir tercih olacağına karar verip yaptım.
Yine sevgili beğenmedi - tatlı pek sevmez-
Umarım çocuklar beğenir diye dua ediyorum.
Yoksa bir tepsi tatlı kaldı bana:))

Paşa Lokumu tarifi.

Mutfağınızdan mis gibi kokuların yayıldığı, odalarınızda şen kahkahalarınız yankılandığı, sevdiklerinizle keyifle geçireceğiniz güzel bir hafta sonu diliyorum....


Hayvanlar Aleminden...

Hayvanlar alemindeki dostlarımızdan bir kaç kare paylaşayım bu gece...

Deve kuşu ve ayı dışındaki dostlarımızın karelerinin tel örgüler ardından çekildiğini söylemek isterim.

Güzel bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum...






25 Ocak 2013 Cuma

İyi Hissetmek/ David Burns

Hayata dair her türlü konudan konuşabildiğimiz, tartıştığımız, bilgilendiğimiz, eğlendiğimiz, üzüldüğümüz kız kıza sohbetlerimiz var.
Babaannemin cenazesine gittiğimde bu sohbetlere dahil edilmişim ama haberim yok.
Dönünce fark ettim.
Hani kendinizi kötü hissedersiniz de bir şeyler ararsınız tutunmak için ya, öyle kötü bir zamanda bu sohbetlerin içine düşmem güzel bir zamanlamaydı.

O sohbetlerden birinde arkadaşımız "iyi hissetmek" adlı kitaptan bahsetti.
Oldum olası kişisel gelişim kitaplarını sevmişimdir ama bu önerilen kitap diğerlerinden biraz farklıydı.
Birde kitabı öneren arkadaşıma güvenirim. İşe yarar, diyorsa kesin faydası olacaktır düşüncesiyle hemen gidip aldım.
Kitapçıda sadece bir tane kalmış oda benim nasibim oldu:)
Diğer arkadaşlardan kitabı bulamayanlar oldu:))

Kitabı okumaya başladıktan sonra kendimle ilgili keşfettiğim beni en çok şaşırtan şey mükemmeliyetçi kişiliğim olduğu gerçeğiydi.
Ya hep ya hiç mantığındayım
Çok sevdiğim bir arkadaşım sık sık "biraz ortalarda yaşamaya çalış" diye sık sık boşa uyarmıyormuş:)

Neyse kitabı okudukça kendimle ilgili daha çok fazla şey keşfedeceğimi biliyorum.
Geçen gün bir arkadaşıma bu kitaptan bahsederken, sanki bir psikologa gitmişsin de karşılıklı sohbet ediyormuşsun gibi hissediyorsun, diye anlattım.
Kitabı okurken aynen böyle hissediyorum.
Ama kitabı sıkıcı bulan arkadaşlarımızda oldu.
Öyle bir solukta okuyup bitirilecek bir kitap olmadığını, eğer duygusal dalgalanmalar yaşıyorsanız mutlaka faydasını göreceğinizi söyleyebilirim.
Kitap hakkında aşağıda söylenenlere sonuna kadar katılıyorum.
Kitabı bitirince yeniden yazacağımdan emin olabilirsiniz.

Şimdilik depresyondayım:)))

İYİ HİSSETMEK İYİ HİSSETTİRİYOR 
İşte size iyi bir haber; kendinizi kaygı, suçluluk, kötümserlik, erteleme, düşük benlik saygısı ve depresyonun diğer "dipsiz kuyu" lardan ilaçsız kurtarabilirsiniz!İYİ HİSSETMEKte, psikiyatrisst David Burns duygularınızı harekete geçirecek ve hayata daha olumlu bakmanızı sağlayacak, bilimsel olarak test edilmiş teknikler sunuluyor. 
Duygudurumunuzdaki dalgalanmaların nedenlerini anlayın 
Olumsuz fikirleri kafanızdan silip atın 
Suçluluk duygunuzla başa çıkın 
Sevgi ve onay bağımlılığınızın üstesinden gelin 
Özgüveninizi arttırın 
"Hiç bir şey yapmamak" ile baş edin 
Depresyonun acı veren girdabından kurtulun 
"Okunacak ve tekrar okunacak bir kitap!" 

Los Angeles Times



23 Ocak 2013 Çarşamba

Seyyah İle Kahvaltı Keyfi

Bugün arkadaşın biri beni kınayıp, ayıpladığı için bloğa gelip güncelleyeyim dedim:)
Kınadı çünkü, günlerdir kendi bloğuma bile uğramadığım gibi bir çok arkadaşımın güncellemelerinden de haberdar olmadığım ortaya çıktı.
Tamam, kabul ediyorum... sonuna kadar hak ettim bunu:))

Bir tarafta bitirilmeyi bekleyen işlerim varken başka bir işle uğraşamıyorum.Hoş o bitirilmeyi bekleyen işle de uğraştığım söylenemez ama olsun beni bekleyen varken başka taraflara yönelemiyorum. Kendi bloğuma bile uğramıyor oluşumun nedeni budur:)

Neyse geleyim konuya....

Beni kınayan arkadaşımla gayet keyifli, sohbetlerin edildiği bir kahvaltı yaptık.Kahvelerimizi içtik.Sizlerin hakkında konuştuk. Blogla ilgili bildiklerimizi paylaştık, bilmediklerimizi öğrendik:)

Misafirim Sengül ablaydı.Abla diyorum ama aramızda çok yaş farkı yok.Ben "abla", "abi" diye hitap etmeyi seviyorum.Belki evin en büyüğü olduğumdan  abi,abla özlemimden kaynaklıdır bu durum, bilemiyorum.

Seyyah, ile havalar düzelince birde şöyle ada keyfine çıkmayı planlıyoruz.
Ada'ya ilkbahar veya sonbaharda gitmeyi seviyorum.
Uzun zamandır da gidememişim en yakın zamanda ada vapurunda martılara yoldaş olup mavi sularda yol almak gerekir:)

Allah böyle güzel vakitlerin tekrarını nasip etsin der
Cümleten Mevlit kandilinizi kutlar, dualarınızın kabul olmasını dilerim.

Düzenleyip teslim etmem gereken fotoğrafları bitirince daha sık buralarda olacağım inşallah:)


19 Ocak 2013 Cumartesi

Martılarla Hasret Giderme

Yine ben ve martılarım:)

Bugün sabah erkenden özel fotoğraf çekimi için karşıya geçmem gerekiyordu.Salih her ne kadar arabayla git diye ısrar etse de trafikle uğraşmak istemediğimden, hemde martılarla hasret giderelim diye toplu taşıma araçlarını kullanarak karşıya geçtim.

Giderken ilk kez tanışacağım arkadaşların merakını,
Dönerken sorunsuz bir şekilde çekimi bitirmenin mutluluğunu martılarla paylaştım:)

Yorgunluktan ve migren ağrısından başımı yastıktan kaldırmadan bloğu güncellemekte varmış kaderde:)

Sevdiklerinizle mutlu bir pazar geçirmeniz dileğiyle,
Susuyorum...söz fotoğraflarda:)







18 Ocak 2013 Cuma

Aşk Ve Baştan Çıkarma Üzerine.../Başak Sayan

Şu mübarek Cuma gününde böyle bir başlık?
Tövbe estağfurullah:)
Başak Sayan bu isimle kitap çıkarmış ben masumum.
Bu kitabı arkadaşım almış okumuş benimde okumamı ve düşüncelerimi paylaşmamı istemiş.
Arkadaşım bahsetmese, kitabı alıp vermese benim böyle bir kitaptan hayatta haberim olmazdı...
Kitabı okuyalı aslında çok uzun zaman oldu.
Okuyup bitirdikten sonra arkadaşlarıma yazdığım mesaj çıktı karşıma.
Olduğu gibi buraya da kopyalıyorum.

Kitabı okudum bitirdim

Hıncal Uluç'un yorumunu okumadan aynı şeyleri düşünmüştüm
Sanırım herkes benzer şeyleri hisseder
Maalesef zaman zaman önyargılarımızın kurbanı olabiliyoruz.
Başak Sayan'ın yazarlığı da bunlardan biri

Kitap içeriğiyle ilgili yorumuma geleyim

Akıcı bir dili var
Yer yer yazar kendini tekrar etmiş
Bahsedilen bilgilerin hayatın acı bir gerçeği olduğunu kabul ediyorum
Bana göre aşk kontrol mekanizmasının çökmesine sebep olan tehlikeli bir virüs 
Yapmaman gereken şeyleri bilip de yapma halinin adıdır aşk
Aşk bir güç savaşı değil
Ama şu bir gerçek ki çok seven her alanda kaybedendir
Bu illaki aşkta geçerli diye bir kuralda yok
İnsanoğlunun bütün ilişkilerinde maalesef bu geçerlidir.
Birini çok sevdiğinizde karşınızdaki insan sevildiğini bilmenin rahatlığıyla emek vermez.
İnsanları harekete geçiren şeylerin başında kaybetme korkusu geliyor
Ben bu korkuyu karşımdaki insana yaşatayım harekete geçsin, düşüncesi benim yapıma ters.

Kitabı kısaca özetlemek gerekirse "kaçan kovalanır" kuralından yola çıkarak yazılmış güzel bir kitap diyebilirim....

Arkadaşlarıma böyle bir yorumda bulunmuşum o tarihte:)

"Aşk ve baştan çıkarma kavramları; tarih, uygarlıklar, alışkanlıklar, kitleler ne kadar değişirse değişsin, yüzyıllardır temel metaforları ve dinamikleri aynı kalan bir kavramdır. Bir kadının bir erkeği baştan çıkarmasıyla, bir erkeğin bir kadını baştan çıkarması arasında bir fark yoktur aslında. Tıpkı politikacıların yüzyıllardır toplumları baştan çıkarırken izledikleri yol gibi. Reklamların kitleleri baştan çıkarmasının metaforlarının aynı olduğu gibi... Tüm bunlar aynı psikolojik etkenlere bağlıdır. Yani aşk ve baştan çıkarma bir büyü değil, bir psikolojidir. Bu kitapta, aşk ve baştan çıkarmaya ilişkin düşüncelerinizin değişeceğine hiç kuşkunuz olmasın..."

Buda arka kapaktan alıntıdır...

Stratejilerden uzak, samimi ve içten sevgilerle kuşatılmanız dileğiyle...

15 Ocak 2013 Salı

Bana Bir Haller Oldu

Ananem rahmetli "çocuğun mu var, derdin var!!" derdi

O vakitler anneannem çok konuşuyor diye rahatsızlık duyardım ama şimdi anlıyorum ki boşa konuşmuyormuş.Tabi o zamanlar doğru söylediğini nereden bileceğim yaş 11-12:)
Bugünlerde çocukların dertleri beni bir hayli yoruyor.
Yeni bir kitap aldım içerisinde depresyon testi var.Yaptım testi, ağır vakıa çıktım:))
Ahh aaahh bu çocuklar ömür törpüsü:) Allah cümlesine sağlık versin, dermansız dertlerle uğraştırmasın bugünlerde geçer diyelim:)

 O eski tembel Ays gitti...Yerine bir anı bir anını tutmayan garip birini gönderdi.
Mesela öğleye kadar sadece çay içip vakit öldüren insan birden yerinde durmadan sürekli bir şeylerle uğraşan, uğraştıkça daha fazla kendine iş çıkartan hamarat birine dönüşüyor.Yok, bu kadın beni korkutmaya başladı:))

Mesela bu içli köftenin iç malzemesini hazırlarken soğanları kıyma işlemi acayip güzeldi.Kesme tahtasının üzerindeki soğanlar beni kızdıran insanların suretinde görünüyordu.İnce ince kıydıkca kıyasım geliyordu:))
Tek kötü tarafı soğanın elde bıraktığı o iğrenç kokuyla kursa gitmekti...Kaç kez lavaboya gidip ellerimi yıkadım ama banamısın demedi...
Yemek yapmanın benim üzerimde rahatlatıcı, sakinleştirici bir etkisi var.
 Hamur yoğurmak....
Birine kızdığınızda tavsiye ederim hamur yoğurun!! üzerinizdeki negatif enerjiyi olumluya çeviriyor...
Hamuru yoğurma işlemi de soğan kıyma işleminden farksız.
Burada da hamur kıvama gelsin diye tezgaha vururken hamur gözlerimin önünde kayboluyor, yerine beni öfkelendiren insanların hayali çıkıp geliyor. Allah'ım sonrasında o hamuru yoğurmak nasıl güzel oluyor tarif edemem...
Kıydınız, vurdunuz, yoğurdunuz rahatladınız mı?
Tamam artık güzel bir tatlıyı hak ettik:)
Şekerli hamurla uğraşırken içerisine bütün güzel duyguları katmak gerekiyor ki lezzetli olsun..

Helede kakaolu hamurlarla uğraşırken yüreğinizin sevgiyle dolması gerekiyor ki tadanların damağında baldan tatlı bir lezzet bıraksın.

Bugün kursa gitmeden son anda kalkıp 3 saat içerisinde burada görülen yiyeceklerle uğraştım.
Ah her zaman böyle hamarat olsam ne güzel olurdu:)
Yada çocuklara ve arkadaşlarıma söyleyeyim sık sık beni kızdırsınlar:))

Neyse geleyim yiyeceklere...
Bu ruh haliyle hazırlanan içli köfte harici yiyeceklerden kursa götürdüm.Arkadaşlar beğendi.
Özellikle portakal marmelatlı kurabiye çok sevildi. Kurabiyenin tarifi Cahide Jibek'ten

Gecenin ilerleyen saatlerinde güzel yorumlarınıza döneceğim inşallah.Şimdi başımda kedinin ciğere baktığı gibi bilgisayarıma göz dikmiş bir velet beni beklemekte:)

14 Ocak 2013 Pazartesi

Sevgili "ADSIZ" Kardeşim

Saat bir hayli geç olmuş çok acele yazıp kaçayım

Bugüne kadar yorum bölümünü herkese açık yaptım ve onay seçeneğini devre dışı bıraktım.

Yaklaşık bir iki aydır "adsız" arkadaşın biri sürekli spam mesajlar gönderip duruyor
Nasıl başarıyorsa yorumlarda bu mesajlar görünüyor.
Site linki vermese yine dert edinmem ama olaki yanlışlıkla o siteye herhangi biri tıklayıp tuzağa düşse al başına belayı
Yazık günahtır!
O tuzağa en başta düşecek zat ben oluyorum:)
Bu sebeple yorumlarda onay seçeneğini aktifleştirdim

Adsız kardeşim,
birbirimizi yormayalım!!!
Bundan sonra yorumların görünmeyecek,
Direk silinecektir bilgilerine arz olunur:)))


11 Ocak 2013 Cuma

Buz Pistine Dönen Balat Sokaklarında Fotoğraf Çekimi

Dün sabah yine düştüm yollara...Yola çıkmadan önce hani bir şey olsa da iptal edilse hiç dışarı çıkmasam, diye çok istediğimi kabul ediyorum:)
Benim içimden böyle bir istek geçtiğinde dışarı çıkmamam hakkımda hayırlı oluyor, denedim test ettim ama yinede akıllanmadım:)

Söz vermiştim, çıkmalıydım....
Dışarı çıkma sebebim bu fotoğraftaki güzellik...

 Lemanur bir kaç hafta önce fotoğraflarını çekmemi istemişti ama bir türlü zaman konusunu ayarlayamadık.Onun uygun olduğunda ben olmadım, ben uygun olduğumda bu seferde ona uymadı...

Dün Cumhur ve arkadaşı ile birlikte Balat'a gitmeye karar verince Lemanur'da kabul etti hep birlikte gittik...Yakın çekim fotoğraflarını photoshopta düzenledikten sonra ekleyeceğim sayfaya. Bilgisayarımı değiştirince programlar silindi maalesef...
 Gezimiz Eminönü'n de Sarıyer börekçisinde başladı...
Daha sonra yürüyerek Balat'a gitmeyi planlayan Cumhur benim ısrarım karşısında vazgeçip taksi ile Balat'a ulaştık.Abla, bari bir yerde söyleme rezil oluruz, dedi:))
Ne yapayım yaşlıyım, hastayım, onca mesafeyi yürüyerek gidip dönemezdim:)


Balat'a ulaştığımızda sokaklar buz pisti gibiydi.Yürümek inanılmaz zordu. Düşmemek için büyük çaba harcayarak yürümeye çalıştık.Yer yer çok zorlandık..


 Balata gidenler bilir bu yokuşu...Öyle dik bir yokuştur ki normalde bile oradan çıkmak yorar insanı.İşte bu yokuşta bir turist kalmış, inemiyor aşağıya.İnmeyi bırakın kadın adım bile atamıyor.Atsa anında yokuştan aşağıya hızla kayacak:))Cumhur kardeşim, gitti ablamızın elinden tuttu aşağıya kadar indirdi:)
Ablamız indi fakat bizim bu buz tutmuş yokuştan nasıl çıkacağımız muamma:)
Yol kenarındaki evlerin demirlerinden tutunarak güç bela çıktık yokuşu...


 Kimi bu olumsuz şartlarda biz gibi fotoğraf çekmeye çıkar...
Kimileri de bu amca gibi ibadeti için düşer yollara...



Biz Lemanur ile el ele tutuşmuş yokuştan aşağıya inmeye çalışıyoruz. Dilek arkadaşımız yukarı bakarak fotoğraf çekmeye çalışıyor... Cumhur ise Dilek'in yanına gitmeye uğraşırken ayağı kaydığında haline güldüm.Sen misin gülen? anında  ayağım kayıp dengemi kaybedip düşmem bir oldu. Öyle böyle değil çok fena düştüm.Kemiklerim bir kaç yerinden kırılmış gibi ellerim ve ayağımda acı hissediyordum.Düşen her kim olursa olsun ben gülüyorum arkadaş! bizimkiler endişeli gözlerle bana bakarken ben halime gülmekten olduğumda yerden kalkamıyordum.Cumhur, güya yardıma geliyormuş gibi yapıp fotoğraflarımı çekiyordu, gıcık n'olacak:)

Hem soğuktan hemde düşerken oluşan sorun sebebiyle sol elimi hissetmekte zorlanıyordum.Normal biri bu şartlarda bir kenara geçer dinlenir değil mi?
Ama ben ne yaptım?
Arkadaşlarımın yanına geçip bu yaşlı teyze ve torununu çekmeye devam ettim:))

 Bundan sonraki fotoğraflarda gezinin devamında çekilenlerden oluşuyor





Balat'a giderken büyük sözü dinleyen Cumhur, dönüş yolunda kendi sözünü dinletip sahil kenarında kar topu oynayarak -gençler oynadı ben onları seyrettim fotoğraf çektim- Eminönü'ne kadar bizi yürüttü sağ olsun!! :)

Lemanur ile çekim yapmak güzeldi.Yanımda Cumhur ve Dilek gibi arkadaşların olması çok daha güzeldi.
Arkadaş dediğime bakmayın hepsi çoluk çocuk
Dilek'de benim veletten 3 yaş büyükmüş:)


10 Ocak 2013 Perşembe

Yediğim-İçtiğim ve Gezip-Gördüklerim

Salı günü yaptığımız gezinin fotoğraflarını paylaşmaya devam edeyim...

 Baks'ta poğaça ve benim sabah erkenden yapıp sıcak sıcak götürdüğüm haşhaşlı çörek eşliğinde kahvaltımızı yaptık..
 Kahvaltımızı bu harika manzara eşliğinde yapmak güzeldi.
Tabi camdan merdivenlere çıkıp modellik yapan Cumhur, tekrar içeri girerken alçak olan kapı girişine kafasını fena vurmasaydı:)

 Hercailer çok güzeldi....Mine, geniş açı ile ne kadar yaklaştığının farkına varamayıp bir sepet hercainin ortasına basıp bütün hercaileri etrafa saçmasaydı...

 Yolunuz düşerse Demirören alışveriş merkezinin hemen yanındaki sokaktan girip mangal keyfin'de mutlaka dürüm yemenizi tavsiye ederim.Bizimkiler çöp şişi çok beğenmediler ama sırf lavaşı için bile ben hiç et sevmediğim halde bir kaç dürümü yiyebilirdim.Adana ve Urfa'sı daha lezzetliymiş oranın müdavimlerinden olan arkadaşlar öyle söyledi.
 Bugüne kadar yediğim en güzel künefeydi diyebilirim.Yiyemeyiz diye yarım porsiyon söyledik ama sonra kalan son dilime hepimiz gözlerimizi diktik:)

Sibel, arkadaşımız da dürümcüde merdivenlerde fena düşmüş
Bende galata kulesinin dibinde granitlerin üzerinde sevgilinin önünde diz çöken erkek gibi diz üstü öyle bir düştüm ki en çok ben güldüm....
 Burada susuyor geziye ait fotoğraflara sözü bırakıyorum yine...














Bu sabah arkadaşlarla yine fotoğraf için sokaklara çıkacağız inşallah.

Hepimizi güzel bir gün olması dileğiyle...