7 Aralık 2011 Çarşamba

Ben Kimim?

Gri, puslu bir İstanbul gününden selam ve sevgiler tüm dostlara...

Takip ettiğim bir çok blogger arkadaşımın ismini bilmiyorum.
Çok sıkı bir takipçi olamadığımdan isimlerini kaçırıyor olabilirim.
Kimdir arkadaşlarım?
Nerede yaşarlar?
Evli mi, bekar mı?
Benzeri bir çok sorunun cevabını paylaşımları takip ederek bulmaya çalışıyorum.
Geçen gün arkadaşlardan birini evli sanıp yorumda bulundum (kişi kendi gibi bilir hükmüyle)
Sonraki paylaşımları okuyunca farkettim arkadaşımız bekarmış:)
Benim gibi merak edenler için önce kendimi tanıtmam gerektiğini düşündüm.


Takvimler 10 Ekim 1974 yılını gösterirken ailemin ilk çocuğu olarak sabah ezanı Osmaniye de dünyaya gözlerimi açmışım.
2 kız 2 erkek kardeşiz.
Biraz hayırsız bir ablayım - gurbette olmamdan kaynaklı olabilir- :)

1992 yılında çocukluk aşkımla evlendim.
Her konuda bana destek olan, aldığım bütün kararlara saygı gösterip yanımda olmaya çalışan ailem ve bütün çevremiz tarafından Hint kumaşı olduğu hükmü verilen bir eşle evli olma şansına sahibim

1993 yılında anne oldum
Daha dün dünyaya gözlerini açan velet bugün kocaman bir delikanlı oldu Reklamcılık bölümünde okuyor.

1998 yılında ikinci oğlumu dünyaya getirdim.
Şuan Anadolu lisesi 1. sınıf öğrencisi. 


Çocuklarımla birlikte büyüdüm desem yalan olmaz:)

1997 yılına kadar Osmaniye'de yaşadım sonra İstanbul'a yerleştik.
Ağlayarak geldiğim "sevmiyorum o şehri" dediğim İstanbul'a şimdi aşkla bağlıyım.
İstanbul'a geldiğimiz günden beri Anadolu yakasında ikamet etmekteyiz.

Fotoğrafa aşık, müziğe tutkun
Ömrünü aşık Veysel gibi "dost dost diye nicesine sarıldım" türküsü söyleyerek geçiren biriyim
Ama şimdi Aşık Veysel gibi "benim sadık yarim kara topraktır" diyenlerden oldum:)

Kimine göre deli dolu
Kimine göre karamsar
Kimi içinse tembel biriyim
Kimin ne söylediğiyle aslında çokta ilgilenmiyorum
ben kendimi biliyorum:))





5 Aralık 2011 Pazartesi

Güzel Bir Hafta Sonundan Geriye Kalanlar...

Dün fotoğraf gurubundan arkadaşlarım başka bir gurup ile Belgrad ormanına gidiyoruz diye haber edince eşimle görüştüm.
Hem arkadaşlarımla tanışmasını istedim hemde onca yolu tek başıma gitmeye gözüm almadı:)
Sağ olsun kabul buyurdu ricamı.
Pazar sabahı ailece yapılan güzel,keyifli bir kahvaltı sonrası biz eşimle evden çıktık.

 Belgrad ormanı inanılmaz kalabalıktı. Sanki herkes kendini sokağa atmış gibiydi.
İlk kez gittim.Giriş ücretini pahalı buldum (9 lira).
Arkadaşlarım çok sıcak kanlı insanla, özlemişim hepsini.
Biraz muhabbet edip fotoğraf çekmeye başladım.
Onlar zaten benim gittiğimde ellerinde reflektörlerle falan fotoğraf çekimi yapmış sona gelmişlerdi.
Aslında bu seferki gezim tamamen arkadaşlarla hasret gidermek olduğu için çok fazlada fotoğraf umurumda değildi:)
 Yeni tanıştığım arkadaşlar
Her ikisi de çok cana yakın insanlar


 Ayten'e balonlar çok yakıştı, uçacakmış gibi:))

 Arkadaş sohbetinin tadına doyulmadan, Mustafa arkadaşımızın hazırladığı o nefis çöp şişlerden tatmadan kalktık maalesef.
Eşim sağ olsun kısada olsa beni kırmadı taa oralara kadar götürdü.
Onunda sevdiği hobisi ile vakit geçirmesi gerek, diye düşünüp uslu ve itaatkar bir eş olup Kuleli'ye geçtik.

Sevgili eşim balık avlarken bende fotoğraf avladım:)

 Kuleli ışığı gün içinde çok güzel alıyor.Akşam olunca yanan ışıklarla çok görkemli bir binaya dönüşüyor amaaa maaalesef açısı çok kötü.
11mm objektif bile durumu kurtaramadı:)
Normalde mimari çekimler binanın tan karşısından veya tam köşe başından çekilir, kural bu...Fakat imkansızlıklar sebebiyle kuralı bozabiliyorsunuz.Yinede köşeden çekme kuralına kısmende olsa uymuşum:)
Zaman....İnsanoğlunun en kıymetli hazinesi.Bu kadar kıymetli bir hazinenin değerini ne kadar biliyoruz acaba?
Ben çok fazla kıymetini bilemediğimi üzülerek söylemeliyim.

Akıp gidiyor zaman...
Durduramıyoruz...

Kıymet bilenlerden olmayı diliyorum

Bugün Aşure günü
Çok kıymetli bir gün
Alışveriş yapmak bir yılı bereketli geçirmenize, darlık görmemenize vesile oluyor
Yine es dostla selamlaşmak
İkramda bulunmak
Hayırlı davranışlardan.

Sevgili dostlar Aşure gününüz kutlu olsun.
Allah her ne isteğiniz varsa bu güzel gün hürmetine kabul buyursun.

Selam ve dua ile....

1 Aralık 2011 Perşembe

"Ev kadınları" Gülse Birsel

"Çalışan  bir kadının nedense vakti boldur. Sizi iki toplantı, bir bütçe görüşmesi, bir kokteyl parti, alışveriş ve yarım mülakat arasına sıkıştırıverir.

Oysa bir ev kadını "o gün doluyum, manikür yaptıracağım," der mesela!

Ev kadınları yarım saatlik işleri bir bütün güne yayma eğilimindedirler. Erzak alışverişi, seç kestirme, arkadaşla kahve içme, evdeki musluğun tamiri, onlar için tam günlük işlerdir.

Ev kadınlarının telefon konuşmaları da uzun sürer. "Ne yaptın bugün?"  denen bir iş kadını, tüm günü "bildiğin gibi," diyerek özetlerken, sesinde biran önce sadede gelmenizi rica eden bir uyarı tonu hissedersiniz.
Ev kadını ise anlatmaya başlar; "sabah kalktım.Kahvaltımı ettim.Kahvaltıda artık yumurta yiyorum.İlginç bir rejime başladım.Onuda anlatacağı.Fakat bu bizim yeni kadın yumurtayı bile doğru dürüst yapamıyor.Geçen gün...." sohbet böyle başlar ve detaylar, tekrarlar ve şikayetlerle örülü, sonsuz denk devam edebilir."

Gülse Birsel'in "gayet ciddiyim" kitabından alıntıyla başlamak istedim bugün...

Belki bir çok ev kadını Gülse Birsel'e katılmayacak ama ben çoğu tespitini doğru buluyorum.

Mesela, evde olduğum zamanlarda "amaaaan boşver nasıl olsa tüm gün vaktim var!" diyerek bütün işlerimi sallıyorum.
Ama çalıştığım dönemlerde evden çıkmadan evimi toparlayıp, akşam için en az iki çeşit yemeğimi yapıp çıkıyordum.
Yine eğer dışarıda işim olacaksa ( tüm gün sürmesi olası fotoğraf çekimi gibi) aynı şekilde ev derlenip toplanıyor, akşam yemekleri hazırlanıyor, üzerine de çocuklara atıştırmalık bir şeyler yapıp çıkıyorum.

Uzun zamandır canım tembellik yapmak istediği için en alasından tembellik yaptım.
Ütülenmemiş çamaşırlar, toparlanmamış odalar, basit yemeklerle geçiştirilen akşam yemekleri arasında geçti hayat.
Her akşam yatarken "sabah kalkar kalkmaz bütün işlerimi yapacağım." diyerek yatıyor
Sabah uyandığımda günlerdir beni sarıp sarmalayan tembelliğin kollarında buluyordum kendimi.
"bu evin işinde ne var  sen bir kalksan 2 saat sürmez biter her şey" diye beni kandıran tembelliğin sözlerine inandığımdan yapılması gereken ama benim hep ertelediğim işler dağ olup yığıldı önüme:)

Sevgili eşime "benim yerime aldığınız çocuğu işinden etmeyim ama olur da kendisi çıkacak olursa ben hemen gelip işe başlayacağım.Böyle hayat geçmez" demeye başladım:)
Aslında biliyorum işe başlasam bu seferde fotoğrafa yeteri kadar zaman ayıramayacağım için şikayetlerim başlayacak.

Bu sabah saat 8 de çalan telefonumun sesiyle uyandım
Arayan Melike...
"Çayı demle börek aldım sana geliyorum" diyordu
Hani öğleden sonra buluşacaktık dememe bile izin vermedi
Hadi kalk kalk, diye fırça attı
Allah'ım bir haftalık izni var tembellik yapmak yerine sabahın köründe kalkıyor, kendi kalktığı yetmez gibi birde beni tembelliğin kollarından kaldırıyor.
Nefis börek eşliğinde çayımızı içtik
Melike öğle sonu yeniden gelmek üzere gitti.
Öğleden sonra yine gelecek birlikte sinemaya gideceğiz inşallah.

Melike ta Beylerbeyine çoktan ulaşmış, yapması gereken işlerini yapmaya başlamıştır
Peki ben ne yapıyorum?
O'nu yolcu eder etmez çayımı alıp geldim bilgisayar başına tam 1.5 saattir bilgisayar başında tembellik yapıyorum.
Herhalde iş bitmez
Herhalde işler dağ olur yığılır önümde:)

Ama beni kandırmaya çalışan tembellik haklı
Dün tam 2 saatte 140 metrekare evin işini bitirdim.
Gülse Birsel modeli "ev kadını" modundaydım ben
2 saatte bitecek işleri tüm güne yayıyordum

Neyse beni sarıp sarmayan tembellik kardeşim, fazla samimiyet tez ayrılık getirir derler
Bu kadar samimiyet beni bozar oldu
Senden ayrılma vakti geldi
En azından biraz zaman verelim kendimize
Seni yeniden özlersem haber ederim gelir yerleşirsin ruhuma.
Ama şimdi yeniden bu tembel ev kadını gezip, eğlenmeye başlayacak
Bir yıl sürdürmeyi planladığı proje için ilk adımlarını atacak
Anlayacağın sana yol göründü, diyorum:))

İçimdekileri dökmek istedim
Gelip burada paylaştım.
Karışık olmuş olabilir
Bu kadın ne diyor? diyen olabilir:)

Öyle işte

Yeniden özüme dönmek güzel

Hayatın içinden en güzel kesitleri paylaşmak dileğiyle

Selam ve sevgiler...

24 Kasım 2011 Perşembe

Güzel yürekli arkadaşlarım

 Hani hayatınızdaki bazı insanları anlatmaya yetecek kelimeler bulamazsınız ya,
Melike benim için onlardan biri
Bütün maskelerimi çıkarıyorum yanında
Yargılayabilir,
Eleştirebilir,
Kızabilir,
Hiç önemli değil
Adı, dost
Adı, can
Ne yaparsa yapsın ondan gelen herşey kabulümdür.
Tabi kavgasız gürültüsüz kabulleneceğim anlamına gelmemeli bu:)
Fikir uyuşmazlığı yaşadığımız anlarda fena tartışırız
İkimizde güçlü karaktere sahip zor kadınlarız 

Gizli kaçamaklarımın suç ortağıdır.
Dünyaya yemek yemek için geldiğinden genelde lezzetiyle, güzelliğiyle bizi doyuracak mekanlardır kaçış yerlerimiz.

 Çok iyi bir dosttur
Yarı yolda bırakmaz sevdiğini.
Engelleri birlikte aşar.
Mutlu anların eğlenceli yol arkadaşı
Kederli günlerin sığınağıdır...

Son üç yıla biz bir çok güzel hatıra sığdırdık birlikte.
Şarkılara anlamlar kattık,
Bir filme gözümüzden yaşlar gelene kadar güldük bazen
Bazende hayatın getirdiği zorluklar karşısında ağladık, hüzünlendik birlikte.
Her birlikteliği "iyi ki varsın/varsınız" sözleriyle bitirdik.

Sen hep böyle kal "zor kadın"
Sen hep böyle "çilek" kokusuyla bana tatlı esintiler getir
Bu "yorgun gemi"nin fırtınalardan kaçıp sığındığı liman ol her daim
Ve ömrümün sonuna kadar en sadık "yol arkadaşım" olasın inşallah (amiiiiiin) :))


 Bana kendimi iyi hissettiren bu güzel insanın varlığı bana verilmiş muhteşem hediyelerden biri.
Arada birbirimize gıcık olsakda iyi ki varız, iyi ki yolumuz birleşmiş:)

 Gelde bu manzarayı kıskanma! 
Mutlu yıllar sevdiceğim
Hep gülsün yüzün

İyi ki doğmuşsun yoksa ben sensiz ne yapardım:))

 Doğum günü yemeğinden sonra yine üçümüz kalktık İnce Saz konserine gittik ruhumuzu da besledik:)

 Konser gerçekten muhteşemdi

Dilek Türkan sahnede bir harika
Sesi su gibi akıyor insanın yüreğine.
Seviyorum sizi canlar
İyi ki varsınız:)

23 Kasım 2011 Çarşamba

Sonbahar renkleriyle Atatürk Arboretumu

Yıllar önce bir arkadaşım sormuştu "Ayşegül kendisini kötü hissettiğinde onu nerelerde buluruz?" diye
Sahil kenarında bulma olasılığınız yüksek demiştim.
Dizimden ameliyat olduğum 2003 yılında ameliyattan sonraki 3. gün canım fena halde sıkılınca ben ayağımın durumunu hiçe sayıp evden çıkmış kendimi sahil kenarında bulmuştum:)
Tabi atalarımızın bir sözü var "akılsız başın cezasını ayaklar çeker" diye
Benimde öyle bir durumda kalkıp sahile gitmemin cezasını ayaklarım çekmiş bir haftada iyileşirsin dedikleri ameliyattan sonra tam 1 ay ayağa kalkamamıştım:)

2005 yılından sonra ise ruhumun daraldığı zamanlarda sığındığım-kaçtığım yer Eyüp Sultan oldu...
Özellikle sabah namazlarında giderdim.

Bu yıl Atatürk Arboretumunu keşfettiğimden beri Arboretuma kaçıyorum
Sessiz sakin
Huzurlu bir atmosfer sunuyor bana.
Çok fazla insanın olmaması
Kuş sesleri arasında,
Doğanın kucağında kendimle kalmak iyi geliyor ruhuma.

Geçen hafta genelde evde vakit geçirdiğim için sıkılmış, bunalmıştım.
Bu hafta bana iyi gelecek şeylerle uğraşıyorum.
Dün yine arboretuma kaçtım
Doğa, en sevdiğim renkleri sundu ruhuma şifa niyetine...

Daha fazla lafı uzatmadan fotoğraflarla gezinin detaylarını paylaşayım....






















Alacakaranlık Efsanesi


Dün ailenin bütün fertlerinin kendine göre bir programı vardı.
Ben dışarı çıkıp Üsküdar da gün batımını seyretmeyi planlamışken kendimi Kartal civarlarında buldum.
Kartal civarındaki işlerimi bitirip eve döndüğümde akşam ezanı çoktaan okunmuştu.
Tam kapıda benim ufaklıkla karşılaştık.
Babası eski iş arkadaşlarıyla aylık rutin buluşmalarından birini gerçekleştirip eğleniyorlardı.
Abisi arkadaşlarıyla önce ders sonra stüdyoda toplanmıştı.
Hadi gel bizde anne-oğul birlikte takılalım, dedim
Biraz gönülsüzce de olsa kabul etti beyimiz
Çıktık anne-oğul gittik sinemaya...
Cumartesi akşamı caz konseri sonrası gitmeyi planladığım filmi oğlumla izleyeyim istedim.
Sinema öncesi yemek ısmarlayacağıma söz vermiş olsam da maalesef yemeğe ayıracak vaktimiz yoktu.
Aldık mısırımızı ve kolalarımızı girdik salona.

Alacakaranlık efsanesi; şafak vakti-1'e gittik.

Bella bu bölümde evleniyor
Kavuşuyor yakışıklı Edward'ına
Bir düğün sahnesi var offf offf büyüleyici bir atmosfer
Hele Bella'nın bir gelinliği var muhteşem....
İnanılmaz zarif (bana göre)
Gelinliğin önü çok sade ama sırt bölümü nefis,
Bizler düğünlerimizde abartı bir saç ve makyajı tercih ederken yabancıların sadelikten yana yapmış oldukları seçimlerini de seviyorum.
Nikah ve akşam eğlence faslını bitirip balayına giderlerken Bella'nın giydiği elbise de çok sade ve şıktı.
Gelinlik ve elbise seçimi bence çok zarifti.

Balayı için seçilen ada dünyada böyle bir yer var mı? dedirtiyor insana, o kadar güzel, nefes kesici bir yer
Kaldıkları evin bir manzarası var
Aman Allah'ım!! insanın sonsuza kadar yaşamak isteyeceği bir yer
Filmin devamını hiç izlemesem de olurdu 
O Cennet gibi adanın her metre karesini çekip film niyetine gösterseler çok güzel olurdu vallahi:)

Filmi anlatmayım daha fazla
Bu seriyi okuyanlar veya daha önceki filmleri izleyenler eminim kaçırmadan izleyeceklerdir.
Daha önceki bölümleri izlemeden gitmek anlamsız olur 

13+ ama bence bu yaştaki bir çocuğu alıp gidilecek bir film değil.
Bu çocuk benden çok çekiyor
Önce kitap aldırıyorum
Sonra alıp böyle bir filme götürüyorum.
Allah sonunu hayır etsin:))


Bugünde İstanbul bana kollarını açmıştı.
Huzur dolu, çok keyifli bir gün yaşattı bana.
Onuda yarına nasipse paylaşacağım:)

Güzellikleri paylaşmak dileğiyle...

21 Kasım 2011 Pazartesi

Bir Kitap (gizli anların yolcusu) Bir Müzik ( Önder Foçan )

 Geçen hafta perşembe günü benim küçük oğlum okul arkadaşlarıyla kitap fuarına gittiler.
Gitmeden ve gittikten sonra ısrarla bir kitap isteyip istemediğimi sorunca 3. ciltlik bir kitap istedim
Fuarda çok satanlar listesinin uzun bir süre ilk sıralarında yer alan bu kitap maalesef yokmuş.
Benim ki hala ısrarla başka bir kitap söyle diye arayınca
D&R sayfasına girdim.
İlk sırada gördüğüm Ayşe Kulin'in yeni kitabını istedim.
Bulmuş ve almış....

Kitabı hemen o akşam okumaya başladım.
Sayfalar ilerledikçe ben nasıl böyle bir kitabı 13 yaşındaki bir çocuktan isteyebildim, diye kendime şaşırarak okudum.
Vallahi kitap hakkında hiç bir yorum okumadım.
Arka kapakta yer alan yazıda ki bir cümle sebebiyle bu kitabı istemiştim.
İçeriği hakkında en ufak bir bilgim yoktu

Perşembe akşamı başladığım Ayşe Kulin imzası taşıyan "gizli anların yolcusu" adlı kitabı cumartesi sabahın ilk saatlerinde bitirdim.

Melike ile okuduğum kitap hakkında sohbet ederken ilk kez Ayşe Kulin okuduğumu söylediğimde şaşırdı.
Daha sonra yüzünde bir şeyler düşünüyor ifadesi varken beni dinliyor gibi yaptı ama aklının benim dışımda bir yerlerde olduğu belli oluyordu:)
Ben anlatmaya devam ederken "okudun ya sen." dedi
O zaman hatırladım "Adı Aylin" adlı kitabını okuduğumu:)
Ve Melike'nin aklının nerede olduğuda anlaşıldı....
Ama kitabı Banu'dan almıştım hatırlamam normal.

Kitabın ilk 100 sayfası benim sınırlarımı bir hayli zorlayacak müstehcen bir şekilde yazılmıştı.
Melike'ye bir sayfa açtım.
En son paragrafı okumasını istedim.
Okudukça gözleri büyüdü "I my god" diyerek okurken onu izleyen ben fena halde güldüm:)
Okuduğu paragrafı bitiren Melike baktı bana "sen bu kitabımı aldırdın çocuğa!?" dedi şaşkın ifadesini yüzünde koruyarak:)
Aynı savunmayı ona da yaptım
İçerik hakkında bilgim yoktu diye:)

İnsanları seçimlerinden dolayı yargılamadığımı söylerdim hep
Hayır, yargılıyormuşum
Hemde en alasından.
Ayşe Kulin bu romanında tabularımızı yıkmayı deniyor
Başkasını bilemem ama benim tabularımın sarsıldığını fakat hala yıkılmadığını söylemeliyim
Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum

Ben böyle bir aşkı kabullenmekte güçlük çektiğimden olsa gerek bu kitabı okurken ruhum çok yoruldu.

Kurgusu kesinlikle çok iyi bir kitap
Arka kapakta yazıldığı gibi, anlamakta zorlandığınız, yargılamakta ısrar ettiğiniz bir konunun üzerine gidilmiş 
İktidara, siyasete laf atmış yazar,
Hafızlara, hocalara, cemaatlere göndermeler yapmış yer yer
Aslında bir çok kesime küçükte olsa dokunulmuş kitapta:)
Ben her şeye rağmen beğendim kitabı.

Şuan eşim okuyor
Daha sonra Melike okuyacak
Öyle bir anlatmışım ki Melike "kızım var ya acayip meraklandırdın beni" diyor
Ayşe Kulin'den kitabın gelirinden küçük bir pay mı istesem diye takılıyorum:)


 Kitabı cumartesi sabah bitirdiğimde üzerimden tonlarca ağırlık geçmiş hissi vardı yüreğimde.
Tabi bu yorgunluk sadece kitaba yüklenemeyecek kadar ağırdı.
Geçen hafta benim için genel olarak yorucuydu.
Ruhumu dinlendirmem gerekiyordu.
O akşam Emel Sayın konserine giden kızlara katılmadım malum sebeplerden dolayı.
Bende kalktım tek başıma Caz konserine gittim.



İyi ki gitmişim
Ney sesi ruha şifa olup yankılanıyordu salonda.
İtiraf  ediyorum konser başladığında Ney'i görünce çok şaşırdım.
Gurup Türk bestelerini caz disipliniyle yorumlamıştı.
Ruhumu müziğe bıraktım.
Başımı koltuğa yasladım, dalıp gittim çook uzaklara.
Konser çıkışında kendimi çok iyi hissediyordum.
Merakla beklediğim filmin vizyona girmişti konser çıkışı birde filme gideyim dedim ama her zamanki gibi telefonumun şarjı bittiği için ev ahalisini meraklandırmak istemediğimden eve döndüm.


Önder Foçan'ın müziğinden bir örnek

16 Kasım 2011 Çarşamba

Fransızca Şarkılar

Kendimi bildim bileli Fransızca şarkıları zevkle dinlemişimdir.
Son yıllarda Fransızca şarkıları dinlemekse bambaşka bir güzellik benim için.
Saatlerdir eskilerden, yenilerden bir çok şarkı dinliyorum bıkmadan....

Enrico Macias en sevdiğim sanatcılardan



Severek dinlediğim bir kaç şarkının linkini ekliyorum dinlemeyi sevenler için...









Dinlemesi oldukça keyifli bir şarkı.
Yumuşacık bir ses....

Yüreğinizden sevgi hiç eksilmesin.

Kız kıza akşam eğlencesi..

 Fotoğraf; bayram öncesi benim evdeki akşam yemeğinden

Dün akşam kızlarla bir konsere gitmek için günler öncesinden plan yaptık.
Tam akşam üzeri konser bilgisini veren arkadaşımız "kızlar üzgünüm konser haftaya salıymış ben yanlış görmüşüm" deyince aceleden yeni bir plan yaptık.
İlla müzik dinleyecektik biz:)
Yeni planımız Çamlıca yörük çadırı oldu.
Uzun yıllardır gidiyorum Yörük çadırına.
Her gün canlı müzik olması, mekanın alkolsüz hizmet vermesi onları tercih etmemde ilk sırayı alıyor.
Sahne alan sanatçıları da seviyorum ben.
Bugüne kadar dinlediklerim samimi, içten insanlar.

Kızları almak için evden geç çıktım (5 dakika)
Üçlü kadronun son üyesi arabaya bindiği an kahkaha sesleri yankılandı arabada.
Genelde radyo veya cd'den bir şarkı dinlerdik her defasında
Dün akşam kimsenin aklına şarkı dinlemek gelmedi.
Belkide nasıl olsa ilerleyen saatlerde bolca dinleyeceğiz şimdi sohbetin keyfini çıkaralım diye düşündük...

Çok keyifli, esprili, tadına doyulmaz bir gece yaşadık.
Maalesef bu güzel gecenin bir de sonu vardı
Saatler nasılda hızla akıp geçiyor öyle, demeden duramıyor insan.
22.30 da biz mekandan ayrılırken insanlar yeni yeni ısınmaya başlamış piste oyunlar oynuyorlardı.
İstemeye istemeye ayrıldık mekandan.
Ama arabada devam ettik eğlencemize:)
Giderken açmadığımız radyoyu dönerken açtık
Çalan şarkılara bağıra çağıra eşlik ettik.

Arkadaşımızı evine bıraktıktan sonra ben geri geri dar yollardan gidemeyeceğimi anlayınca bir şekilde dönerim, dediğim yolun ortasında bıraktım arabayı:)
İleri gidemiyorum kaldırım var
Arkaya gidemiyorum araba var.
Ön tarafa gidemiyorum yine araba var.
Biz Melike ile araba gülme krizine girdik.
Allah'tan çıkmaz sokaktı da araba gelmedi.
Düştüğümüz içler acısı durumu biz eğlenceye dönüştürdük.
Kaldık burada, dediğimiz anda tekrar geri geri gidecek konuma getirebildik arabayı.
Melike ile ikimiz direksiyonu kontrol ederek geri geri çıkabildik.
Gülmekten gözümden yaşlar geldi.

Gerçekten çok keyifli bir akşamdı
En yakın zamanda benzer güzellikte bir akşam geçirmenin planlarını yaptık.

Teşekkür ediyorum yüreği güzel dostlarım
İyi ki varsınız hayatımda....
Her ne kadar bana ayak uyduramasanız da (ben çok geziyorum onlar gezmiyor) uyduğumuz kadarına razıyım ben:))

Seviyorum sizi...

Yeni güzellikleri paylaşmak dileğiyle....

Selam ve sevgiler dostlar..

15 Kasım 2011 Salı

Tatil Dönüşü

Merhabalar

Bayram öncesi yoğun geçen günlerin ardından arefe günü öğlen yollara düştük. İzmit yolunda peş peşe 3 kaza ve yoğun trafiği de gören çocuklar onca yol hiç çekilmez biz tekrar dönelim evimize demeye başladılar.Bizi ikna çabaları sonuç vermeyince çaresizce kabullendiler durumu.Giderken arabada üç tane şoför vardı, yorulmadık.
Gece saat 01 civarında annemlere ulaşmıştık.
İçeriye girdiğimizde sıcacık soba yanıyordu.
Annem kahvaltı hazırlamıştı mis gibi:)
Çaylar içilirken kısa bir sohbet sonrası vurduk kafaları yattık
Sabah erkenden kalktık.
Geçen yıl bayramda yalnızdık.Kendimi çok kötü hissetmiştim.
O gün bir daha burada bayram geçirmeyeceğim, demiştim nasibimizde bu yıl her iki bayramıda şehir dışında geçirdik.Ben ve eşim bu durumdan memnun ama çocuklar isyanlarda:))
Bayram demek kalabalıkla, eş dostla geçen günler demek benim için.

Bizim memlekette (Osmaniye) bayram namazından sonra aile içi bayramlaşılır sonra hemen kurban kesimine başlanır. Son yıllara kadar küçük baş kesilirdi bizde. 1 saat sürmeden biten kesim işleminden hemen sonra mangallar yanar kebaplar yapılır.Bu sırada nasibi olan eş-dost gelir mangal başına...
Bu bayram mangal başında 25 kişiden fazlaydık.
Eğlenceli, keyifli bir bayramdı bizler için

 Bayramın ilk günü kurbanların olduğu pazara gittim. Her yer çamurdu. O çamurun içerisinde bayram sabahı üstü başı dağınık çocuklarda vardı.Çocuklar her zaman çocukluğunu yapıyor her şart ve koşulda... Gördüğüm bir çok çocuk çamuru eğlence haline getirmişti. Yüzlerinde tebessüm vardı...Benimse gördüğüm manzara karşısında içim buruktu..
 Bayramın 2. günü Maraş'a gittik. Çerkez düğünü için 1 gece köyde kaldık.Gittiğimiz köy dağ yamaçlarına kurulmuştu. Kar yağmıştı.Dışarıda güneş pırıl pırıl parlarken insanın kemiklerini donduran bir ayaz vardı dışarıda.Birde günün gecesi vardı.Çevre köylerden çok fazla genç geldi düğün yapmak için. Gecenin ayazında sokakta 1-2 saat anca dayanabildiler soğuğa:))
Büyükler salon düğününü istememişler "kolaya kaçtı" derler diye
Soğuktan donan gençler "diyen deseydi biz donmasaydık" dedi:)

 Köy düğünü iki gün sürdü.İlk gün tamadelere (köyün ihtiyar heyeti diyorum ben) yemekler verildi.Akşamına çerkez düğünü yapıldı (kısa da olsa). İkinci gün gelin alma töreni ile düğün son buldu.
Yukarıdaki fotoğrafı Maraş yolundan dönerken çektim. Çok seviyorum bu görüntüyü. Doğal kırkpare diyorum:))
 3. gün tekrar Osmaniye'ye döndük. Bir gece daha annemlerde kaldıktan sonra bayramın 4. günü yeniden eve dönüş yolunda bulduk kendimizi.
Yolculuğun büyük bölümünde arabayı ben kullandım. Sırf yukarıdaki manzaraya yetişebileyim diye bazen hız sınırını aştım. Ama yollar boştu, diye hemen kendimi savunmaya geçeyim:))

 Tuz gölü yorucu ve stresli geçen tatil hediyesi oldu bana...Sevgili eşim ve çocuklar biran önce evde olmak istediği için gölde 15 dakika fotoğraf çekmeme izin verdiler.
Arabadan inmem, göle yürümem ve fotoğrafları çekmem hepsi 15 dakika sürdü.Olsun kısa ama verimli bir çekim oldu benim için:)


 Bu fotoğrafımı yüklediğim gün fotoiz de günün başarılı fotoğrafları arasına seçildi.
Daha öncede iki fotoğrafım seçilmişti. Böyle güzellikler insanı biraz daha motive ediyor daha iyiye gitmek için.


Bayramın 4. günü sağ salim evimize döndük.Güzellikleri fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştirdik. Çirkinlikleri ise yüreğimizden, zihnimizden silip attık....

Tüm dostlara güzel günler diliyorum.
Nice bayramları inşallah sevinç ve çoşkuyla karşılayıp yaşayalım hep birlikte

Selam ve sevgilerimle