30 Nisan 2015 Perşembe

Beyoğlu/İstiklal Sokak Sanatçıları

Bugünlerde her şey birbirine karışmış durumda.Her gün zorunlu sebeplerden sokaklardayım.evde huzur içerisinde oturduğum yok.Mesela şimdi şu satırları yazarken bile içimdeki ses " hadi kızım geç kalıyorsun!" diye bir türkü tutturmuş :) 
Sokaklara dönmeden önce dün İstiklal sokaklarında kulağıma gelen müthiş sesin sahiplerinin fotoğraflarını paylaşayım istedim.
Bu çocuklar favori sokak sanatçılarım arasında listenin 1. sırasına yerleşti ilk günden.
Grubun tüm üyeleri başarılı ama benim en çok dikkatimi çeken bu yeşiller giyen çocuk oldu.
Arkadaş, mutluluğun sırrı yaptığın her işi aşk ile yapmaktır bence
Şu çocukları bir gün rast gelip dinlerseniz yüzlerine iyi bakın
Nasıl mutlu olduklarını şarkıları söylerken, çaldıkları enstrümanlarla bütünleşirken çok net göreceksiniz.
Allah yollarını açık etsin
Yüzlerinden bu mutlulukları eksilmesin hiç
Tekrar denk gelirsem isimlerini öğrenir paylaşırım 
Bilen varsa da söylesin bu garibe:))
İçimde ki rahatsız edici sesi daha fazla konuşturmadan gideyim bu ellerden.

Ömrünüzde AŞK OLSUN efendim:))








27 Nisan 2015 Pazartesi

Sahibü'l Çay Âsaf Osman Efendi

Şimdi efendim bu insanın gönlüne huzur veren mekanda Türk sanat musikisinin birbirinden seçkin eserleri ruhumuza gıda olarak sunuluyor olabilir bugün bu paylaşımda benim tercihim ise Ali Zand Vakili'nin  رفتی isimli eseridir:)

Nerede gördüm duydum da varlığından haberdar oldum hatırlamıyorum.Malumunuz artık sosyal medya sayesinde dünyanın bir ucunda olandan haberdar olma imkanına sahibiz:) 
Balaban tekkesi sayesinde sık sık uğradığım birbirinden güzel çay çeşitlerini tattığım, sevdiğim bir mekandır Asaf Osman Efendi.
Gerek mekanı süsleyen aksesuarları gerekse çayın ikram şekli gönül okşuyor 
Mekanın içerisinde buranın kraliçesi benim, edasıyla arz-ı endam eden Sofya kedi severlerin ilgisinden hiç şikayetçi görünmüyor. 
Asaf Efendi'ye gitmek isterseniz öncelikle sosyal medya hesaplarına bakmanızı öneririm.
Çünkü her ay hangi günler "teknik mevzu" sebebiyle dükkanın kapalı olacağı duyuruluyor.
Gidipte kapalı kapılarla karşılaşmamak için kontrol etmekte fayda vardır.
"icabında çayın solo olarak içilmek istenmesi de teknik mevzu" olabiliyor :) 

birkaç saatlik uyku ile pc başında geçirdiğim zamanlarda kafa dağıtmak için yaptığım bu paylaşımı Ali kardeşimin o muhteşem sesiyle yorumladığı رفتی şarkısına bırakır işimin başına dönerim...Sağlıcakla kalınız:)

Not; Asaf Osman Efendi Üsküdar'dadır. Marmaray'ın Hakimiyeti Milliye (isim yanlış olabilir bir türlü öğrenemedim) çıkışından sağa dönüp devam ederseniz 100-150 metre sonra hemen solda görürsünüz..


22 Nisan 2015 Çarşamba

Amasya Fotoğrafları 2

Amasya fotoğraflarına devam... Tamam çok oluyorum lakin Şehzadeler şehrine dair o kadar çok fotoğraf var ki paylaşmazsam haksızlık etmiş olurum:)

 bu fotoğrafı ilk gün yine Çakallar tepesinden çektim.  Mutlaka gün batımını bu tepeden seyreyleyin derim...

 Bir şehrin güzelliğini de çirkinliğini kuş bakışı gözler önüne serer. Şehzadeler şehrin de ışıklar bir bir yanarken ırmak kenarına kurulu şehrin sokakları yanardağdan yayılan lavları anımsatır...
Seher vakitlerinin insana huzur veren bir yanı vardır. Hele bir de o saatlerde bir camii avlusunda bulunuyorsanız huzur su gibi akar gönlünüze. Şadırvanın çeşmelerinden akan suların bedeni temizlediği gibi o manevi iklim gönüllerimizi de temizler inşallah...
Gün içinde Külliye avlusu her yaştan insana ev sahipliği yapıyor.  Sohbet edenler, camii yanında bulunan halk kütüphanesinde ilim peşinde koşan gençler külliyenin bugün bile aslına uygun kullanıldığını gözler önüne seriyor...Gün içinde ki insan yoğunluğundan seher vakti eser kalmıyor. Camii avlusuna adım attığım da içeride çok az cemaat olduğunu düşündüm fakat vakit bitipte bir bir cemaat dışarı çıkınca yanıldığımı anladım. Yıldırım Beyazıd camii her vakit dolup taşıyor...
sabah namazı çıkışında gül yüzlü amcalarımın ayak üstü sohbetlerine dair bir kare...

Bu iki fotoğrafta gün şehri aydınlatmaya başladığı vakitlerde çekilenlerden.


Bu fotoğrafı bir yerde kullanmak için çektim sonra unuttum :( buraya eklemek için dosyayı karıştırırken fark ettim:)
Camii, hamam ve sadece uzaktan seyreylediğim Kral kaya mezarları otobüsü beklerken çektiklerimden...

19 Nisan 2015 Pazar

Türkiye Çay İçiyor

Çaykur'un düzenlediği ve önümüzdeki günlerde sona erecek güzel bir yarışma var. Ödül oldukça cazip :) Yanlış hatırlamıyorsam birinci olan fotoğrafı 10 bin lira ile ödüllendirecekler. Tfsf'nin online yarışmalar bölümünden detaylı olarak öğrenebilirsiniz.
Bu yarışmanın sonucunu merakla bekliyorum.
Söz konusu çay ve fotoğraf olunca ilgi alanıma giriyor. 
Bazen yarışmalarda dereceye giren fotoğraflar hayal kırıklığına sebep olabiliyor.
En son incelediğimiz bir yarışmada dereceye giren fotoğrafları görünce "Allah'ım sana geliyoruz" demiştik :))
Olumsuz örnekleri bir kenara bırakırsak son yıllarda çok iyi fotoğrafların dereceye girdiğini görüyorum. 
Bu yarışmanın sonucunda inşallah güzel kareler görürüz.
Katılmayı düşünen arkadaşlara şimdiden başarılar dilerim. 

Yarın yoğun bir gün beni bekler.
Hava da yağmur varmış
Oh ne güzel! diye bekliyorum yarını:)

Cümleten keyifli güzel bir pazar geçirmeniz dileğiyle...


18 Nisan 2015 Cumartesi

17 Nisan 2015 Cuma

Ada sahillerinde bekliyorum

Dün sabah Bostancı vapuru ile ada sahillerine attım kendimi.
Adaya ayak basar basmaz önce fırına uğradım.
Mis gibi hafif tatlımsı haşhaşlı simit aldım.
Tam da diyete başlamışken o simit çıkmayacaktı karşıma!
Hepsini bitirmemek için nefsime sahip olmak bir hayli zorlasa da şükür yenilmedim nefsime :)
Sahil kenarında ki kafelerden birine oturdum birbirinden güzel müzikler eşliğin de iyot kokuları arasında kahvaltımı yaptım.
12'ye kadar şarkıda ki gibi bekledim gelecek olanı:)
Beklenenler gelince ada sokaklarını arşınladık.
Bu sefer bisiklet kiralayamadım...
Yanımdan gelip geçen bütün bisikletli insanlara iç geçirerek baktım.
Mesire alanının olduğu ağaçlık bölümü papatyalar süslemişti.
Bisikletsizliğin hüznünü papatya toplayarak attım:)
Çiçeklerin zikir ettiğini öğrendiğim günden beri isteyerek bir tane bile çiçeği ayırmadım köklerinden.
Dün her bir papatyadan özür dileyerek ayırdım köklerinden.
Bir anneyi evladından, bir evladı babasından ayırıyor gibi burkuldu için
Yahu ne diye topladım diye pişmanlıkta duydum ama yaptım işte
Beraber olduğum insanları mesire alanından uğurladım ben biraz daha doğanın için de tek başıma kalmak istedim.
Çay söyledim kendime...biraz doğanın sesini dinledikten sonra sevdiğim müziklerden birini açtım tekrar.Denizi seyreyledim.Fotoğraflarımı inceledim.Dalıp gittim çok uzaklara...
Bedenimi ve ruhumu dinlendirdikten sonra dönüşe geçtim.
Dönüş yolunda ada sakinlerinden yaşlı bir amcanın sohbetine katılmak varmış nasibimde.
seviyorum dinlemeyi...
Ne güzelmiş eski günler!
gün gelecek belki biz de bugünleri öyle özlemle anlatacağız bizden sonrakilere...
Mevla kendi bitimsizliğini anlamamız için her şeyi bitimli yaratmış bu hayatta güzelliklerle süslenmiş bir gün de bitecekti elbet...
Gün batarken veda eyledim ada sahillerine....

Önümüzdeki haftayı da atlatırsam inşallah yeniden ada sahillere gideceğiz keyfim ve kahyası ile birlikte:)

Hayırlı Cumalar








15 Nisan 2015 Çarşamba

Yalnızlık

İnsanlar neden korkar yalnızlıktan? 
ben korkmadığım için cevabını bilmiyorum. Korkmak şöyle dursun her geçen gün daha çok seviyorum yalnızlığı. 
Sadık dostlarım keyfim ve kahyası ile yalnızlık nedir bilmiyorum 
Yetiyoruz birbirimize 
Birkaç kez depresyon atlatmış biri olarak psikologa gitmeden durumu kurtarmış olabilirim ama şu yalnızlığı sevmeyi abartıp dışardan yardıma ihtiyaç duyabilirim :)
Hakikaten yalnızlık güzel şey
Vakit bulunca yalnızlıkla ilgili uzun uzun yazarım inşallah lakin şimdi sabahın erken vakti yollara düşecek olan bu garibin bitirmesi gereken işleri varken bilgisayar karşısında daha fazla oturmaması hayrına olacaktır:) 

Yalnızlıktan değil ruhumuzu yoran, zamanımızı çalan kalabalıklardan korkmalıyız, der ve kaçarım bu ellerden.
Tam kaçıyorken "dışarı da bir yaz yağmuru yaş sokaklar sensiz bensiz/akşam olmuş ılık rüzgar loş ışıklar sensiz bensiz/ bir masalmış geçen yıllar/kaç yaprak var elimiz de" şarkısı çalmaya başlarda yazmadan gidilir mi hiç:)


Amasya'ya Dair

 Bir gece atladım arabaya düştüm yollara. Sabah gün ışırken indim Şehzadeler şehrine.Soluğu doğruca külliyede aldım...Valizimi güvenliğe bırakıp müftülüğün kapısını çaldım.Amasya müftülüğüne ilgilerinden, hoş görülü yaklaşımlarından dolayı canı gönülden teşekkür edip tekrar külliyeye döndüm ve hemen çekime başladım.

Sultan II. Beyazıd camii büyüledi beni ama mimarisinden çok ihtiyar heyeti ile
Hepsi cana yakın, samimi, güler yüzlü ve elleri öpülesi...
Fotoğrafta ki Mehmet amcam ise mutluluğun sahip olduklarımız da değil de gönlümüzde saklı olduğunu anlatıyordu gülen gözleriyle.


Giderken nerede kalacağımı falan planlamadım.Sabah namazında da camilerde cekim yapmayı planladığım için konaklayacağım yerde aradığım en önemli özellik camiilere yakın olmasıydı.Tercihimi taş handan yana kullandım.Hem külliyeye çok yakındı hem de öyle tarihi bir otelde konaklamak beni daha çok mutlu edecekti.Tercihimden hiç pişman olmadım.Çalışanları samimi, güleryüzlü, odaları temiz ve sıcak (internette en çok soğuk ve gürültülü olmasından şikayet edilmiş ama benim öyle bir şikayetim olmadı).Tek eksik bulduğum sabah açık büfe kahvaltısı... bu eksikliği havuzdan mekana yayılan ruhunuzu dinlendiren su sesi fazlasıyla tamamlıyor.

Işığın sert olduğu vakitlerde şehri gezdim.Kızlar sarayından şehri seyreyledim.Kızlar sarayının manzarası çok güzel.Kral mezarlarının da manzarasının güzel olduğunu tahmin ediyorum fakat ben çıkmadım.Daha doğrusu çıkamadım diyelim:) ekipmanların ağırlığı ile o merdivenleri tırmanmak gözümde büyüdü.

Gun batarken çakallar tepesine çıkmak istedim. Mavi saati şehri tepeden seyreyleyerek geçirmek kendime verdiğim bir ödül diye düşünüyordum. Bindiğim taksiden seyir terasında inip sonra seyir terasının açısının istediğim fotoğrafları elde etmemde yetersiz olduğunu anlayıp akşamın o vakti 10 kiloluk ekipman ağırlığı ile koyunlar, köpekler ve yoldan gelip geçen araçların içinden anlamsızca bana bakan kişilerin eşliğinde o dik rampayı çıkmaya başlayınca ödülden çok kendime ceza verdiğimi anladım da neye yarar:))

Evden çıkmadan Furkan "anne hava kararmaya başlamadan oteline dön" diye konuştuğun da aşk olsun annem hiç öyle kendimi tehlikeye atacak işler yapar mıyım ben, demiştim de verdiği cevap; "anneee senden bahsediyoruz herhalde yaparsın bu konularda delinin birisin tanımıyor muyuz seni :))
O dik yokuşta bu muhabbetimizi hatırladıkça güldüm, haklıydı çocuk:)

Yukarıda ki fotoğraf çakallar tepesinden...akşam yemeğimi de bu tepede ki restoran da yemekti niyetim fakat mekan alkollüymüş...alkolsüz olan kafesinde içtiğim çay ile yetindim...
Çakallar tepesine ya özel araçla gideceksiniz ya da taksi ile.Taksi fiyatları değişiklik gösteriyor.Cumhur'a 15 lira demişler:) Ben hanın yanındaki taksici abilerden biri ile 7 liraya gittim. Gün içinde hava şartları da uygunsa dönüşü yürüyerek yapmak tarihi dokunun içerisinde çok güzel fotoğraflar elde etmeye vesile olacaktır.Maalesef benim hem zaman sorunum vardı hem de gecenin o vakti tek başıma yürüyecek cesaretim yoktu:)


İkinci gün Cumhur'un tavsiyesi ile salepçi Dursun'a gittik. Gittik diyorum çünkü Amasya'da geçirdiğim ilk gün fotoğrafa yeni başlayan tatlı bir kızımız ile tanışmıştık 2. gün bana eşlik etti.
Amasya'ya giderseniz Dursun amcaya uğrayın mutlaka.Yüksel abla ilgileniyor mekanla.Tertemiz her yer. Yüksel ablanın sohbetini çok sevdiğimi de yazayım:)

Amasya'ya ait fotoğrafları önümüzdeki haftaya saklıyorum...Amasya'ya dair aklımda kalanlar şimdilik bu kadar:)

14 Nisan 2015 Salı

Kahveye Dair



Cümleten gün aydın ola

Son yıllara kadar ben sadece az, orta ve çok kavrulmuş kahve çeşidinin yanında bir de damla sakızlı kahveyi bilirdim.
Sonra pek sevemediğim kakuleli kahve ile tanıştım.
Ardından gittiğim mekanlarda birbirinden farklı birçok kahve çeşidi olduğunu görünce mutfağımız kadar kahve konusunda da zengin bir millet olduğumuza inandım.

Benim kahve ile aram iyi olmadı hiçbir zaman.
Arkadaşlarla muhabbet ortamlarında hatırı kalmasın diye içmekle yetindim.
Kahve ile aram ne kadar kötüyse kokusu ile de bir o kadar iyi oldu.
Allah'ım o nasıl davetkar bir kokudur öyle insanı mest ediyor.
Sırf kokusu hatırına yapıp içmeden bıraktığım zamanlar olmuştur:))

Geçenler de Konya'ya gitmiştim.Dönerken melengiç kahvesi gördüm aktarda.
Benim kahve tiryakisi arkadaşlardan biri severek içmişti yanımda oradan kalmış aklımda.
Aldım bir kavanoz.
İlk fırsatta yaptım içtim offf hakikaten çok güzel bir lezzet.
Bence hak ettiği ilgiyi göremiyor, yazık!
O günden sonra anladım ki sütlü kahveler ile aram iyiymiş benim :))
şimdi bütün kahve çeşitlerini sütlü yapıyorum mest olduğum kokusunu içime çeke çeke afiyetle ve keyifli içiyorum:)

Uzun zamandan beri en basit yeme-içme fotoğrafını bile paylaşamaz oldum ama bu kahvenin hak ettiği ilgiyi görsün arzusu ile fotoğrafı paylaştığım için içim rahat efendim:)

13 Nisan 2015 Pazartesi

Bahane Değil

Selamunaleyküm cemaat
Uzun bir aradan sonra yine geldim:)
Bahaneler arkasına gizlenmeyeceğim; yazamıyorum 
İnstagramı daha aktif kullanıyorum ama itiraf edeyim burası kadar orada da rahat yazamıyorum.
Daha doğrusu kendim olamıyorum:)
Yabancılık hissediyorum
Bloga karşı da kendimi vefasız hissedip yazmaya utanıyorum
Bir de şöyle bir şey var bakıyorum paylaşımlarıma sonra içimde ki ses "evladım sen ne diyorsun?" diye soruyor.
Biraz daha yazmaya devam etsem sorunu çözeceğiz sanki:))

Oysa yazacak ne çok şey vardı
Tek başıma şehir dışına kaçtım harika fotoğraflar ve tekrar gidip görmeyi arzu ettiğim insanlarla tanıştım.
bol bol fotoğraf çektim
Konserlere gittim.
Ve çokça sevdalısı olduğum bu şehrin sokaklarını karış karış gezdim.
Gezmeye de devam ediyorum.
Son günlerde ki en çok keyif aldığım şey yürümek...
Boş sahil de en kötü hava şartlarında keyfim ve kahyası ile birlikte yürüyorum.
bazen de pılıyı pırtıyı toparlayıp sahildeki masalardan birine taşınıyorum saatlerce çalışıyorum.
Geçenler de yine havanın çok kötü olduğu bir gün yürürken gökyüzüne başımı çevirip dönmeye başladım. Yağmur damlaları yüzüme düşerken gökyüzünü seyreylemek, nefes alıyor olmak ve Mevlamın yarattığı onca güzelliğe şahit olmak içimi sevinçle doldurmuştu.
Gökyüzünden başımı toprağa indirdiğim de yanımda gördüğüm kargaya kollarımı açıp "seni seviyoruuumm" diye sarılacakken sesimden korkup öyle bir kaçtı ki hatırladıkça gülüyorum:) 

Serdar Ortaç "tüm gereksiz arızalar gitti gideli güzeliz iki deli" diyor 
hayatımdaki arızalarla aramıza mesafeler girdiğinden beri hayat bütün güzelliğini sunuyor ömrüme
Daha önce de sunuyormuş fakat göz ve gönül görüp hissedemiyormuş 

Öyle işte hayat:)

Bu güzel çiçekler halimi hatırımı soran dostlara...