27 Ocak 2011 Perşembe

Damla Fotoğraflarım

Bir kaç tane de damla fotoğrafı paylaşayım.
Aslında çok daha güzel damlalarım var benim, ama fotoğrafların olduğu CD çantası nerededir hiç fikrim yok:)
Aradım bulamadım.. bende elimde olanları paylaşayım dedim.

İlk fotoğraftaki gibi bir çekim yaparken arka fon siyah renkte olduğunda damlalar daha belirgin oluyor.

Arkadaşlarım nasıl çektiğimi sorduğunda her zamanki gibi o muhteşem anlatma yeteneğimle bir güzel anlattım ki anlayana helal olsun:)

Orjinal fotoğraflar olmadığından exif bilgilerini paylaşamıyorum.
CD bulduğum zaman diğer damlalarla birlikte exif bilgilerini de paylaşırım inşallah.

İlk damla fotoğrafı çekmeye başladığım da tuvaletteki bozuk musluğu kullanmıştım.
Bir Ramazan akşamı saat 22 gibi başlayıp sahur vaktine kadar o musluğun başından ayrılmamıştım.
Aşk nelere kadir:))
O gece onca saat uğraşmamın sonucunda 4-5 damla yakayabilmiştim.
Daha sonraki evdeki bütün muslukları kullanarak damla çekmeye devam ettim.
Şeker hamurunda kullanmak için aldığım gıda boyalarını damlalar için kullandım:)

İhtiyacımız olan malzemeler; gıda boyaları, yoksa renkli bir kase de olabilir.En önemli malzeme burada sabır:)
Başlarda damlaları yakalamak zor olabiliyor.Zamanla musluktan damlayan suyun ritmine alışıyorsunuz ondan sonra gelsin damlalar:)
Çok çok başarılı damla fotoğrafı çeken ustalar var.
Onların fotoğraflarını izlerken kendimden geçiyorum.
Bir gün inşallah onlar kadar başarılı damla fotoğrafları çekmek bana da nasip olur.






Bu fotoğraf çok net olmasa da ben seviyorum.



Yüreğinizden sevgi, huzur eksik olmasın...

26 Ocak 2011 Çarşamba

En Sevdiğim Teknik; Işıkla Boyama

Uzun bir aradan sonra (bana çok uzun geldi)  yeniden merhaba:)
Fotoğraflarıma göz atarken ışıkla boyama tekniği ile çektiğim bu, fotoğrafları görünce bloguma eklemeye karar verdim.
Çok zevkli bir teknik.
Çocuklarla çekim yaparken çok eğlenmiştik.

Gerekli malzemeler; Karanlık bir ortam, tripod, herhangi bir ışık kaynağı ( küçük bir el feneri, lazer ışığı, çakmak vs...)
Eğer makinanızın kumandası varsa daha rahat bir çekim yapabiliyorsunuz.
Benim o gün için ne kumandam vardı ne tripodum:)
Tripod olarak salondaki sehpayı kullanmıştım...
Makinayı da "B" konumuna alıp çocuklardan birini makinanın başında nöbetci yapmıştım:)
Dikkat edilmesi gereken en önemli husus ortamın tamamen karanlık olması.
Işıkla boyama yapacak kişinin üzerindeki kıyafetlerin koyu renk olması da fotoğrafa yansıyacak ışığın kalitesine yardımcı oluyor.
Objeleri koyduğum sehbanın üzerin de ve arka fon da siyah bir örtü kullanmıştım.

Oğlum ışıkla boyama tekniği ile kendisini çekmemi istiyor ne zamandır.
Aslında bu teknikle çektiğim fotoğrafı var ama beyimizin isteği, aynı kare içerisinde farklı ifadelerle çekilmiş portresi...Kırılan lensimi ve kızağını kaybettiğim tripodumu yeniler yenilemez isteği başım üstüne:)

Bu teknik hakkında daha detaylı bilgi edinmek isteyenler ışıkla boyama tekniği bu linke göz atabilirler.






17 Ocak 2011 Pazartesi

Eminönü

Bugün öğleden sonra kalktım Eminönü'ne gittim.
Tuhafiyecilerin olduğu sokağı,
Kürkcü hanı,
Daha önce hiç gitmediğim sokak ve hanları gezdim.
Bloglarda keçe ile yapılmış bir birinden güzel ürünleri görüp hayranlıkla izliyordum.
Ama keçe nerde satılır nasıl alınır hiç bir fikrim yoktu.
Gökte ararken yerde buldum, derler ya öyle oldu:)
Başka bir şey ararken keçe ile ansızın karşılaşıverdim.
Çok mutlu oldum:)
Fiyatlar dükkanlara göre değişiklik gösteriyor.
Girişimcilik derslerinde hocalarımız "ürünü alırken kazanın" demişti.
Tüketici olarak bu kurala dikkat ediyorum.
Bir şeyi almadan önce en az üç dört dükkan-mağaza gezmeliyim.
Aldığım bir ürünü başka bir yerde daha ucuza görünce kahroluyorum resmen...
Sonra da kendimi teselli ediyorum; Nasip, diyorum:)
Yorum yazamasam da bir çok bloğu ziyaret edip okuyorum, yeni fikirler  ediniyorum, farklı pencerelerden olaylara bakmayı öğreniyorum.
Bize verilen en değerli hazine olan ZAMAN'ı ben acımasızca kullanıyormuşum...
Bir çok blog dost sayesinde silkelenip kendime gelmeye başladım:)
Kendime gelmemde katkısı olan tüm dostlara gönülde teşekkür ediyorum....

Alışveriş yapacağım için fotoğraf makinamı yanımda taşımak istemedim.
Aşağıda daha önce Eminönü  gezilerimden birinde çektiğim fotoğraflar yer alıyor.






Yüreğinizden sevgi eksik olmasın....

Selam ve sevgilerimle...

15 Ocak 2011 Cumartesi

Enrico Macias'ın müziği eşliğinde Büyükada

Büyükada; şehrin hemen yanı başında karmaşadan, gürültüden sizi çekip alıveren bir Cennet....

Faytonlar....

İnsanı büyüleyen manzarası....

Vee bisikletler....
Ada ile özdeşleşmiş güzellikleridir...

Bostancı, Kadıköy ve Kabataş'tan günün her saatin de kalkan vapurlar ulaşım kolaylığı sağlıyor bizlere.
Ada'nın belki de tek kötü tarafı Faytonları çeken asil atların dışkılarının kokusu.
Bir diğer olumsuz yanı da hafta sonları çok kalabalık olması...

Aşağıdaki video da geçen yıl çektiğim Ada fotoğrafları yer almakta.
Ama malesef videonun tamamını eklemeyi başaramamışım.
Hala öğrenemedim bu işleri:)
Devamını izlemek isteyen dostları flickr'a bekleriz:)



11 Ocak 2011 Salı

Yeni uğraşım

Her şey blogları ziyaret ederken başladı.
Bir çok blog arkadaşımızın bir birinden güzel ve değerli el emeklerini incelerken neden ben böyle tembel tembel oturuyorum dedim ve harekete geçtim.
Atkı örmemi isteyip istemediklerini sorduğumda her iki velet de çok sevindi.
Gittim çeşit çeşit ip aldım.
Kendime fularlık ipler, çocuklara atkılık ipler derken sepet birden renk renk iple doldu:)
Aşağıdaki atkı ve fular bir iki günde bitirebildiklerim.
Şimdi kendime sarı bir fular öreceğim:)
Tabi ben bunları örerken araya yeni runner da sıkıştırıyorum.
Örgü örmek, bir şeylerle uğraşmak çok keyifli ama kötü tarafı nette vakit geçirmeye zaman kalmaması:)
Havaların soğuması benim evde kalmama neden oldu.
İyi de oldu, şikayetci değilim vallahi:)




Bu atkı ufaklığın.Gece bitirdim sabah kullanacaktı çocuk.Püsküllerini yapmayı unutunca hevesi içinde kaldı:) neyse sağlık olsun öğleden sonra dershaneye giderken kullanır artık.
Beyimiz "anneee bana bir de kazak örer misin?" diyor:)
Yok artık o kadar da değil:))

Tüm dostlara bahar tadında bir gün diliyorum.

Selam ve sevgilerimle...

8 Ocak 2011 Cumartesi

Dostlarla Sinema Keyfi; Julie&Julia

Uzun zamandır Banu'nun bize bahsettiği bir filmi hep birlikte izlemek için dün akşam Banu'm da buluştuk.
Biz gitmeden Banu'm tüm hazırlıklarını yapmış bizi bekliyordu.

Dünyanın en güzel nimetlerinden biri; çiğ köfte:)

Fotoğrafta görülen yiyeceklerin hepsi bir birinden lezzetliydi ama benim ilgimi en çok muffin çekti.
Bir türlü kek yapmayı beceremediğimden bu hazır muffin paketi benim gibiler için kurtarıcı görevini üstlenecek gibi:)
Gelelim filme...

Blog sahibi olan tüm dostların kendisinden bir şeyler bulacağı çok keyifli bir film.Bugüne kadar izlemediyseniz, özellikle yemek blogu sahibi dostların izlemesini tavsiye ederim.

İki gerçek hikayeden yola çıkarak farklı zaman dilimlerinde yaşayan iki kadının hikayesi anlatılıyor filmde.
Günümüzde yaşayan Julia, hayranı olduğu Julie’nin yemek tariflerini uygulayıp kendi bloguna yazıyor. Ve bu arada yaşadıkları hikaye de anlatılıyor.
Filmin sonunu biz beğenmedik.
Aslında nasıl yaşanmışsa öyle bitmiş ama üzücüydü sonu...



Meryl Streep inanılmaz tatlıydı.Eşini oynayan aktör de hayranlığımızı kazandı.Aralarında ki sevgi ve saygı takdire şayandı.Hayallerinizi gerçekleştirmeniz için sizi destekleyen, verdiğiniz emeklere saygı duyan ve ne olursa olsun hep yanınızda olan bir eşe sahip olmak bu yaşamda büyük bir şans...

Amy Adams da en az Meryl kadar başarılı, şekerdi.

Film de fotoğraflardan görüldüğü gibi bolca yemek sahneleri yer alıyor.Hele bir frambuazlı krema yapımı vardı offf offff o ne sahneydi!
Nescafenin yeni ürünüymüş.
En azından bizim için yeni bir tattı:)
Biz aramosını ve tadını beğendik.
Nette yaptığım araştırmalarda vita lift yerine daha çok vita aktif beğenilmiş.
Onun tadına bakmadığımız için herhangi bir yorum da bulunamayacağım.

Bu tür eylemlerimiz ileriki günlerde de devam edecek inşallah.

Şeker tadında bir hayat diliyorum dostlara...

7 Ocak 2011 Cuma

Dünyanın Masum Varlıkları; Çocuklar...

Uzun zamandır ne kendi bloguma ne diğer dostların güncellemerine bakabildim.
Kırlent ve yatak örtüsü dikmek için aldığım kumaşları daha fazla bekletmeyim diye dikiş makinasının başına geçtim.
Evdeki iki makinayı da yıllardır kullanmadığımdan birinin bozuk diğerinin bir parçasının kayıp olduğunu öğrendiğimde salonun her yanı kesilmiş kumaş parçalarıyla dolmuştu:)
Bozuk olan makinayı tamir edeyim derken büyük bir başarı örneği gösterip tornavidayı baş parmağımın tırnağına sapladım.Akacak kan damar da durmazmış sağlık olsun:)
Büyük veledin yatak örtüsünü elde diktim.
Yer minderleri ve kırlentler makinayı bekliyor.
Sonra gelen giden dostlar derken internetten uzak kaldım.
Biraz da keyifsizim bugünlerde.
Her baktığımda bana pozitif duyguları hissettiren, daha önceki geziler de çektiğim çocuk fotoğraflarını sizlerle de paylaşmak istedim.


Bu fotoğrafım şuan ki ruh halimi temsil ediyor:))










Bu da annesinin gül kokulusu:)