12 Eylül 2010 Pazar

Bayram Tatili

Hayat sürprizlerle dolu...Biz Bayramı İstanbul da geçirmeyi planlıyorduk.Pazar günü kardeşim aradı bizim buraya gelip araba alacaklarını dönerken de eniştem arabayı tek başına kullanmayacağı için eşiminde onlarla memlekete gideceğini bizimde onlarla gelip gelemeyeceğimizi sordu.Çocuklar biraz gönülsüz de olsa bu duruma "olur" dedi.Pazartesi sabah kardeşim geldi.Akşama kadar onlarla işlerimizi hallettik, salı günü öğlen de yola çıktık hep birlikte...

Memlekete gittiğim de yakın civarlarda gezilecek yerleri gezip annemlere az zaman ayırdığımdan bizimkiler şikayetciydi.Arabasız gittiğimiz için bu ziyaretimizde bayram vesilesiyle eş dost ziyareti dışında bir yere gidemedim:)
Yola çıkacağımız gün hastalandım ziyaret edeceğim arkadaşlarımı göremeden dönmek zorunda kaldığım için üzüldüm...

Tüm otobüs firmalarında biletler tükendiğinden ek servisten yer bulabilmiş bizimkiler.
Otogara yarım saat erken gidip arabayı beklemeye başladık.
Tam bu sırada polis arabası otogara girdi ben normal olarak gördüm
Bir kaç dakika sonra ambulans geldi
Büfeden bir şey alan eşim bir adamın öldürüldüğünü duymuş
Polis ve ambulans bu yüzden otogara girmiş
Kısa bir süre sonra emniyet müdürü geldi.
Ambulans ve polisler gittikten kısa bir süre sonra çevik kuvvet ekibi tam bizim firmanın karşısına baskın yaptı.
Ortalık karıştı.
Silah çekenleri, bağıranları, sopaları gören çocuklar "nasıl bir şehir burası" demeye başladı
Fotoğraf makinam kolumda asılıydı "fotoğraf çeksem mi?" diye düşündüm bir an, sonra vazgeçtim bu fikirden
İyi ki vazgeçmişim....
Tam önümüzdeki yolculardan birini elinde cep telefonu ile çekim yaptı diye onuda ekip arabasına aldılar.
Bende fotoğraf çekseydim ekip arabasını  belkide polis merkezini ziyaret edip evime dönecektim:)


İlk kez gökkuşağının altından geçtim...Sol taraftaki gökkuşağını gördüğümüzde "keşke bu gökkuşağının altından geçebilsek" dedim:) Bir süre yola devam edince Ankara yolu üzerinde küçük bir gölün üzerinde gökkuşağının diğer ucunu gördük.Başka bir şey mi isteseydim? :))

Bu tavuk kardeş annemlerin bahçesinde yaşıyor.Şuan yumurtlamıyormuş ama ne zaman memlkete gitsek sabah kahvaltısında bize taze yumurta ziyafeti yaşatıyorlar...Sağ olsunlar:)

Benim sevgili yeğenim Erdo...Gerçek adı Erdoğan ama kendisine "erdo" diyor:)

Memlekete gittiğimde mutlaka bir pazar ziyareti yaparım.Organik domates ve mevsim meyvelerini almak hoşuma gider.Fotoğraftaki börülceleri amca pazara gelmeden önce toplamış.Kilosu ne kadar diye sordum amca "kızım hepsine sen 1.5 lira ver" dedi bahsettiği börülce en az bir buçuk kilo vardı.Dalından yeni kopmuş tazecik börülceyi bulmuşumda almadan durur muyum:).
Börülceyi haşlayıp süzüyorum, bol zeytinyağı ve limon ile harmanlayıp yemeyi seviyoruz.Annemler de tadını beğendi ama yinede Osmaniye de börülce pek sevilmiyormuş pazarcılar söyledi...
Erdo ve Ahmet...
Yol kenarlarında yetişen böğürtlenleri toplayıp yemek bambaşka bir keyif benim için.Şimdi memlekette insanlar üzüm yetiştirir gibi böğürtlen ekmeye başlamış.Yol kenarlarındaki böğürtlenleri ikiye üçe katlarlar büyüklük olarak...Malesef yol kenarlarındaki böğürtlenler kadar lezzetli bulmadım.Çok ekşi bir tadı olsa da görüntüsü güzel...

Ankara-Gölbaşı'ndan bir görünüm....

2 yorum:

  1. Fotolar yine şahane,gökkuşağının altından geçme olayı hep aklımı kurcalamıştır :) çocukluğumda türlü hayaller kurdurmuştur bana :) çocukluk işte,ama yine de fırsatı değerlendirsen bişeyler dilesen olabilirdi :) ne de olsa insanın önüne her zaman gökkuşağı çıkmıyor..:)
    Kırmızı böğürtlenler ekşi oluyo genelde,siyah olanları daha tatlı,afiyet şifa olsun..

    YanıtlaSil
  2. Zeliha, dilek tutma olayı arabada espri konusuydu:)
    Oğlum tutmuş
    Ben o an fotoğraf çekeceğim diye unutmuşum:))

    Bu bahsettiğim böğürtlenlerin siyahı da ekşi
    Ama Allah için görüntüsü nefis:)

    Not, geç cevabım için özür diliyorum.Bilgisayarsızdım:)

    YanıtlaSil