5 Kasım 2010 Cuma

GaziAntep

Gaziantep gezi fotoğraflarını paylaşmak bugüne nasipmiş.
Geçen hafta yaptığımız gezinin 3. gününde Antep'e gitmek için Osmaniye'den ayrılırken kuvvetli sağanak yağmur bizi uğurladı.
Maraş yolunda ilk fotoğrafta görüldüğü gibi, arabanın silcekleri yağmura yetişmekte zorlanacak kadar kuvvetli yağmur vardı.
Yoldaki bu havayı görünce çocukları yanımıza almamakla iyi yaptığımızı düşünüp biraz olsun suçluluk duygumdan arınmıştım.
Amaaa Antep'e yaklaşmaya başladıkca yazdan kalma güneşi görünce vicdanım yavaş yavaş yeniden sızlamaya başladı.
Antep'in Mevlevihane müzesini ve savaş müzesini gezerken benim yürek sızım arttıkca arttı.
Kardeşimi aradım "çok pişmanım kahroluyorum şuan keşke çocukları  (benim küçük veled ile yeğenim) alsaymışım" diye vicdan sızımı hafifletmeye çalıştıysam da işe yaramadı.Söz verdim ilk fırsatta onlarıda alıp özel olarak ve daha geniş bir gezi yapacaktım.


Gitmeden önce yine hiç araştırma yapmadım.
Nereye gidilir? nerede ne yenir? bilgi sahibi olmada şehri kaybolarak keşfetmeyi seviyorum.
Şehre girdiğimizde tabelalarda Şirehan'ı gördüm.Tarihi bir yer olmalı... ilk olarak buradan gezmeye başlayım, düşüncesiyle Şirehan'a gittim.
 Şirehan'da Sahan restoran restorasyon çalışmalarına başlamış.Yakında hizmete girer gibi görünüyordu.Ben Han'ın hemen yanında "Cam müzesi" tabelasını görünce gördüğüm ilk kişiye nasıl oraya gidebileceğimi sordum.Bana tarif ettiği yolu takip ederken şal satan dükkanları görüp kendimi bu dükkanlar  arasında kaybettim müzeyi unuttum.Kaç defa Eyüp Sultan'a gittiysem yukardaki şalların benzerlerini görüp almak için uzanıp sonra hep Antep'e gidersem oradan alırım, diye vazgeçmiştim.İyi ki vazgeçmişim Antep çok uygunmuş:)

 Bu sene Temmuz ayında İstanbul da dolmuşa bindim.Tuhaf kötü bir koku geliyor burnuma.Yanımdaki kişiden geldiğini düşündüm.Bir iki durak sonra bu vatandaş indi ama koku hala devam ediyor.Havanın sıcak olmasından dolmuşun döşemelerinin koktuğunu düşünmeye başladığımda inen kişi hakkındaki düşüncelerimden dolayı utandım.Ben gideceğim yere ulaşınca indim dolmuştan ve yaşadıklarımı unutup gittim.Bir akşam bize çok yakın bir yere Melike ile kahve içmek için giderken dolmuşa bindiğimizde yine aynı kokuyu hissedince hatırladım o günü.Meğer o kokular K.Maraş gezimizde aldığım bu yeminelerin bir benzerinden gelirmiş.Melike ile yol ortasında halime fena halde gülmüştük.Fotoğraflarda görülen yemeniler benim yemeniler gibi kokmuyor belirteyim.
Vallahi koksalarda ben yemenilerimi çok seviyorum çok rahatlar:))

 Bakırcılar çarşısında yine yeniden çocuklar gibi yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dolaştım.Gördüğüm her şey beni inanılmaz mutlu ediyordu.Gördüklerim karşısında tüketim canavarına dönüşme isteği uyandı içimde:))

 Bakırcılar hanına adım attığınız an kulağınıza bir yerlerden çekiçle dövülerek şekillendirilen bakır sesleri gelmeye başlıyor.Bakır fincanları çok beğensem de nasıl olsa K.Maraş'a gideceğim oradan alırım diye almadım ama sonra hava durumunun kötüye gitmesiyle Maraş planlarımız yağmur suyuna karışıp yok olunca Fincanların alımı başka bahara kaldı:)


 Bedesten

  Alaüddevle Camii  1903-1319
Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber camiyi yaptıran Alaüddevle'nin, 1515 yılında vefat ettiği düşünülürse bu tarihten önce yaptırıldığı ortaya çıkmaktadır. Sadece minaresi yıkılmadan günümüze ulaşabilen cami, 1901 yılında giriş yüzü siyah ve beyaz taşlardan tek kubbeli olarak yeniden yapılmıştır.

Caminin mimarı Armenek, ustabaşısı da Kirkor'dur. Hıristiyan sanatında görülen kemer içindeki küçük sütunlu pencere ve üzerinde yuvarlak bir pencereden oluşan sistem burada da uygulanmaktadır. Mihrabın üçgen bir alınlık içine alınması, yine kiliselerden alınma bir özelliktir. Ayrıca yan duvar pencerelerinin etraf silmelerinin büyük ebatta yapılmaları ve içerideki mihrap süslemeleri ise barok özellikleri ihtiva eder. (Kaynak:Gaziantep il kültür müdürlüğü)




  Mevlihane müzesinin kapısından adımımı atar atmaz Ney sesleri salonda yankılanmaya başladı.İnsanı o atmosfer büyülüyor....





 Mevlihane müzesindeki görevli polis memurunun tarifi ile buldum Pişirici kasteli bana önce kasvetli geldi sonrasında sevdim.
 Fotoğrafta  görülen lambaların olduğu odalar tuvalet olarak kullanılıyormuş."Sağlığınız açısından su ile temas etmeyiniz" uyarısı vardı. Ama Kastelin hemen girişinde sağda bulunan odadan akan suyu içen insanları gördüm onlarda uyarıyı belki benim gibi sonradan gördüler bilemiyorum.Bu nedenle böyle ciddi bir uyarının kastelin girişine asılması gerektiğini düşünüyorum.

  Pişirici Kastelinden ayrılıp Savaş Müzesini ziyaret etmek için G.Antep sokaklarında yürümeye başladım.Müzeye ulaştığımda öğleden sonra açılacağını öğrendim.Müzenin hemen yanında başka bir kastelin olduğunu görüp indim aşağıya.Bayıldım mekana....Çok temiz, çok otantik bir yer.Çay servisleri varmış.Kastelin içinden akan suyun sesi eşliğinde nefis bir çay içtim.Dinlenmek için bence güzel bir yer.Henüz yeni açıldığı için pek bilinmiyormuş.Kastelin adını bende unuttum yolu düşüp de gitmek isteyenler için savaş müzesinin hemen sol tarafındaki caminin altında olduğu bilgisini vereyim.

 G.Antep de benim gezdiğim müzeler ücretsizdi.Bence ücretsiz olması insanların müze ziyareti yapmalarını kolaylaştırıyor.Savaş müzesi de çok güzeldi.Ah işte bu müzeyi görür görmez benim ufak veledin burayı görmekten ne kadar çok mutlu olacağını düşündükce gönül huzuruyla gezemedim...




 Melike ile gezip gördüklerimi heycanla paylaştığım telefon konuşmasını bititirken "Baklava yeee benim için" diye bir iki kez yenilediği için gittim bu harika baklavalardan onun için yedim:)

4 günlük gezimiz böyle dolu dolu geçti.Çok mutlu oldum.İnanılmaz keyf aldım her bir anından.Evliya çelebi zamanında yaşayıp onunla birlikte gezmeyi çok ama çok istedim:))

Yeniden görüşmek dileğiyle...
Selam ve sevgilerimle

Hayırlı Cumalar....

3 yorum:

  1. Evliya Çelebi gibi gezip görmek isteyenlerin dil sürçmesiyle "şefaat ya resulallah" yerine seyehat ya resulallah " duasını etmelerini tavsiye eder bu güzel gezini bizlerle paylaştığın için teşekkür ederiz.Gördüklerini gördük de, ya yediğin o baklavalar! Hımmm!İmgelemek de yetmiyor.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. her şey bir yana hakikaten ben o yemekleri yerinde tatmak için gitmek sitiyorum. çok kötüyüm di mi :)

    YanıtlaSil
  3. Sufi, "seyehat ya Resulallah" bu bilgi çok hoşuma gitti:)
    Baklava gerçekten nefisti.Keşke mümkün olsada yeniden gittiğimde adresine göndersem..

    Seyhan, nedense yöresinde yerken aldığımız lezzeti başka bir yerde yerken alamıyoruz.

    Ben inşaatı görünce sahan hizmete girmedi diye düşünmüştüm.

    http://www.sirehan.com.tr/ bu linki görünce pişman oldum.Mekan çok güzelmiş

    YanıtlaSil